9 Şubat 2010 Salı

02- 02- 2010 Ford Fiesta


Kullanılan otomobil: Ford Fiesta ST 2006


Bu Fiesta ST kendi otomobilim, daha doğrusu Didem’le ortak otomobilimiz. Bu yüzden en çok onun hikayelerini okuyacaksınız...


“Yapma ST, yapma ST...” bu sözler döküldü ağzımdan, anahtarı çevirdiğimde marş motorunun dönmediğini görünce.


TEM’de, muhtemel bir kaza nedeniyle tamamen durmuş trafikte, motoru kapatmış müzik dinliyorduk. Sadece park farlarım açıktı daha sonra onları da kapattım. “Bu kadardan birşey olmaz” demiştim. Ama olmuştu işte...


Bir kaç dakika öncesi Kurtköy:

O gün Kurtköy’e gitmiştik, en yoğun kar yağışının olduğu günlerden biriydi, zaten amacımız da kar oynamaktı.


Çok keyifli bir gündü, ta ki sitenin içinden çıkan yokuşun tamamen buz kaplı olduğunu görene kadar. Tahmin ettim çıkamayacağımızı, ST’nin ön lastikleri gerekli tutuşu yakalayamıyordu.


‘Arka yolu deneyelim orası biraz daha az eğimli’ demişti Didem. Eh başka çare olmadığına göre oraya yöneldik, ama nafile. Orası da dik geldi bize. Aslında dik falan değildi, nitekim arkamızda durup şaşkınlıkla bizi izleyen Volvo S60 sürücüsü benim o kadar uğraşıp çıkamadığım yokuşu, durduğu yerden kalkarak bir anda tırmanmıştı. Kar lastiklerinin bunda çok büyük etkisi var tabii, eh ne yapalım İstanbul’da genelde hava güzel olduğu için kar lastiği almadık. Yani başka nedenlerden değil!


Her neyse hemen, arkadaki yokuşun başından hızlanarak ilk denediğimiz yokuşa tekrar tırmanmaya başladık ve Pirelli’lerim sonunda yola tutunamayarak da olsa bizi yukarı çıkartmaya başardı.


Siteden çıktık ve TEM’e doğru yöneldik, oldukça yoğun kar yağışı vardı. Azıcık el freni numaralarıyla birlikte gişelere geldik ve TEM’e bağlandık.


Akıcı trafik birkaç kilometre sonunda yerini tamamen duran, hatta hiç hareket etmeyen bir durgunluğa bırakmıştı. ST’nin yol bilgisayarı bu esnada sürekli artan bir yakıt tüketiminden bahsediyordu. Eee, bende haliyle ‘motoru kapatayım bari benzin harcamayalım’ düşüncesiyle kontağı ‘0’ konumuna getirdim.

Yaklaşık 20 dakika aynı yerde 1 cm bile ilerlemeden durduk. Belli ki bir şey vardı, kazaydı herhalde. Normaldi bu havada olması.


Sonra biraz hareketlenme olur gibi oldu ve trafik yavaş yavaş açıldı.

‘Bak’ dedim, ‘bu kadar işte açıldı, gideceğiz şimdi.’


Farlarımı yaktım veee

“Yapma ST, yapma ST...” bu sözler döküldü ağzımdan, anahtarı çevirdiğimde marş motorunun dönmediğini görünce.


Soldan ikinci şeritteydik, trafik açıldı ama ST, ben ve Didem olduğumuz yerde kalmıştık. Otomobilden indim, arkamda oluşan ‘aküsü biten ST’den dolayı mağdur araç kalabalığı’nı oluşturan çeşitli araçlardan akü takviye kablosu aramaya başladım.


Yurdum insanı yardımcı olacağına küfür edip, korna çalmayı tercih ettiği için bu zor oldu biraz, sanki benim çok hoşuma gidiyordu mahallenin delisi gibi kar yağışı altında TEM’de kablo sormak. Neyse, az sonra ‘Ford’un yardımına Ford yetişir’ misali bir Transit sürücüsünü, aktarma kablosunu kullanma konusunda ikna ettim.

Tabii bu arada ST’nin TEM’in ortasından emniyet şeridine çekilmesi işi vardı. Başladık itmeye, bu esnada Didem yanlışlıkla frene basarak tüm kol gücümün balatalar sayesinde erimesine neden oldu. Anlamsız gözlerle birbirimize baktık.


Hafif donarak, hafif küfür yiyerek ST’yi emniyet şeridine çekebildik. Transit kurtarıcımız geldi ve aktarma kablosuyla akümüzü şarj (şarz???) ettik. Egzozumuzun sesini yeniden duyduğumuz için çok mutluyduk.


Ertesi gün mutlusun, Mutluyum, DUBLE MUTLU olduk. ST’ye gidip bir adet Mutlu akü aldım, 3 adette silecek; ikisi silikonlu, biri normal. Arka için silikonlu yokmuş...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder