1 Şubat 2010 Pazartesi

F1 Kanada GP 2008

Polonya: 1 Almanya: 0
Evet, Euro 2008’de Almanya’nın Polonya’yı 2-0 yendiğini biliyoruz. Bizim karşılaşmamız, sezonun flaş takımındaki takım arkadaşları arasında. Artık Kubica yarış kazanan bir pilot ve bu Heidfeld’in takım içindeki durumunu değiştirecek. İşte Kanada GP’si ve detayları...

Hayır çok şaşırmadım, daha önceki yazılarımda BMW’nin bu sezon içinde yarış kazanacağını söylemiştim. Şaşırdığım şey Hamilton’ın geçen sezonkine benzer bir pit stop faciasına nasıl bir kez daha neden olduğuydu, üstelik neredeyse benim bile yapmayacağım bir hata sonucunda... Umarım bu hata onun şampiyonluğuna yol açmaz.
Yarışa dönecek olursak... Pol pozisyonunu Kubica’nın elinden alan Hamilton, Cumartesi günü bir hayli sorunlu olan pistte mükemmel bir yol tutuş elde etmeyi başardı ve en yakın rakibine 0.6 sn fark attı. Peki bu nasıl olmuştu, İngiliz nereden bu kadar süreyi çıkarmıştı ve en hızlı Ferrari ile arasında nasıl 0.9 sn fark olabilirdi? Herkes pistte tutunmayla boğuşurken o nasıl oluyorda kendi zamanını daha da ileri götürebilirdi? Sanırım bunu kendi de bilmiyor...

Hamilton’ın son üç yarıştaki performanından sonra sıralamalardaki turunu gördükten sonra büyük bir sorun olmazsa yarışı kazanabileceğini düşünmeye başlamıştım. Genç İngiliz’in yarışın başındaki performansı da bunu kanıtlar nitelikteydi. İkinci sırada start alan Kubica, lastik basıncındaki sorunlar yüzünden rakibinin temposunu tutturamasa da en azından Raikkonen’i arkasında tutarak iyi bir iş çıkarıyordu.
Her turda giderek artan fark sonunda 8 sn’lere kadar çıkmıştı, ta ki yarışın kaderini değiştirecek güvenlik aracı piste girene kadar. Adrian Sutil’in yaptığı kaza nedeniyle 18. turda piste yönelen giren SL 63 AMG Mercedes, o gün belki de şampiyonanın sonucuna etkileyecek olayların doğmasına neden oldu.

19. turda aynı anda pite yönelen pilotlar Hamilton, Kubica, Raikkonen, Alonso, Massa, Kovalainen ve Rosberg büyük bir kargaşa yaşanmasına neden oldular. Pite ilk giren, en arka taraftaki pit yerleşimi nedeniyle Hamilton’dı ve bunun ne kadar büyük bir dezavantaj olduğunu gördük. İngiliz pitten dışarı çıktığında Raikkonen ve Kubica çoktan onun önündeydi. Ancak pit yolu ışığının kırmızı olmasından dolayı, kalkış yapmayı bekleyen iki avcı gibi yanyana, çizginin önünde duruyorlardı. Bu sırada, o an aklının nerede olduğuna kimsenin bir anlam veremediği ve kendisinin de kendine çok kızdığı o olay gerçekleşti. Hamilton’ın gözü ışıkta değildi, onun aklı önündeki rakiplerini nasıl geçeceğiyle meşguldü. Bir anda kendisine çok yakın olan bir Ferrari gördü, frene asıldı ama artık çok geçti. Büyük bir şans eseri arkadan vurduğu rakibi Raikkonen’di, yani şampiyonluktaki en yakın düşmanı.

Bu olayla birlikte her ikisi de yarış dışı kalırken, sabırsızlıkla ışığı bekleyen Polonyalı mesajı almıştı: Hem Raikkonen, hem de Hamilton yarış dışı kalmıştı ve kendisi pitten önce ikinci gidiyordu. Yoksa o an gelmiş miydi? Polonyalı bundan önce önündeki ağır trafikte bir hata yapmamakla uğraşmayı, galibiyet düşüncelerini kafasından uzaklaştırmayı uygun gördü.

Çünkü trafiğin açılmasıyla birlikte birinci giden pilot takım arkadaşıydı. Alman pilot bu liderliği fırsat bulup pit stop taktiğini ikiden bir çekerek kumar oynamaya karar verdi. Üstelik pitten sonra atılacak yaklaşık 40 tur, yumuşak lastiklerle atılacaktı. Kubica aradaki farkın açılmamasına konsantre oldu ve zorlamaya başladı. Aralarına yaklaşık 21 sn fark varken 29. turda Heidfeld pite yöneldi ve neredeyse deposunu ağzaına kadar doldurdu. Bu bana göre yaptığı en büyük yanlıştı, çünkü takım arkadaşı çok daha boş depoyla tam 20 tur fazla attı. Bunu pitten sonra Kubica’ya ne kadar kolay geçildiğinde ve Alonso’nun Renault’sunu arkasında tutmaya çalışmakta ne kadar çok zorlandığında da anlamış olduk.

Takımdan gelen mesaj, Kubica’nın aradaki farkı pit için yeterli olacak süreye çıkarması için yaklaşık on turu olduğunu söylüyordu. O anda 13 saniye olan farkı 21 saniyenin üzerine çıkarmak için atılacak en fazla on tur, yani tur başına en az bir saniye...

İşte bu andaki pilotajı bence Kubica’nın ne kadar başarılı bir pilot olduğunun göstergesiydi. Unutmayın bu adam sadece 29. F1 yarışında, kendinden çok daha deneyimli bir takım arkadaşına karşı yarışıyor.

Yarış sonrasında kendi yaptığı açıklamalara göre limitlerine kadar zorladığını söyleyen Kubica sadece bu on turda farkı 24 saniyeye çıkarmayı başardı. Hayır, burada Schumacher’in kusursuzluğu yoktu ama doğru taktikle o anki şartlarda otomobilinden maksimumu çıkararak, kazanma potansiyelini ortaya çıkaran tutkulu bir pilotun, insan üstü sürüşüne şahit olduk.

Galibiyet kokusunu alan Kubica tabii ki sorunsuz bir pit stop ve geri kalan turlarda devam eden başarılı sürüşünü, takımının ve kendisinin kariyerindeki ilk galibiyetini alarak süsledi. Polonyalı artık pilotlar şampiyonasında lider ve takım arkadaşına karşı galibiyetlerde 1-0 üstünlük kurmuş durumda.

Bu Hinwill merkezli takım için çok anlam ifade ediyordu. Çünkü onlar bu yıl yarış kazanacaklarını düşünüyorlardı ve gerçekleştirdiler. Artık geriye kalan hedef ise belli: Şampiyonluk.

Bu galibiyet, Heidfeld için de çok anlam ifade ediyordu. Çünkü takımın görünen bir numaralı pilotu, bu sezonun tüm sıralamalarında Kubica’ya geçildi. Üstelik Monaco gibi Kubica’nın Ferrari’leri bile alt edebildiği sürüşlerine bir de bu galibiyet eklendi. Bana kalırsa Alman pilot için sarsıntılar başladı ve artarak devam ediyor.
Bu arada yarış içerisinde muhteşem geçişlere imza atan Massa’ya da ayrıca dikkat çekmek istiyorum. Evet, Brezilya’lı sadece beşinci olabildi ancak gösterdiği çaba takdire değerdi. Üstelik tek manevrada hem Barrichello’yu hem de Kovalainen’i geçmesi de jenerik bir görüntüydü. Daha sonra Massa’yı hata yapan Glock’un Toyota’sına (takım arkadaşı) çarpmamaya çalışan Trulli’yi de geride bırakırken izledik. Bu da oldukça sıradışı ve Massa’nın ne kadar fırsatçı olduğunu gösteren bir başka hareketti. Üstelik bu geçiş onu Hamilton ile aynı puana taşıdı.
Aklıma gelmişken uzun bir süredir takip ettiğim Kovalainen için de bir şeyler söylemek istiyorum. Takım arkadaşı şampiyonluğun en yakın takipçilerinden biriyken onun sadece bir Red Bull kadar puan toplamış olması hem kendisi, hem de takımı için düşündürücü. Bir an önce toparlanmaya ihtiyacı var, McLaren’in yeri STR’lerin arkasında puan toplama savaşı olmamalı.

Uzun zamandrı Renault’nun hızlandığını söylüyorum ve bunda gayet haklı oldğumu Alonso’nun sıralamalardaki performansının yanısıra yarışta üçüncü giderken spin atması (şanzıman arızası) da kanıtlıyor. İspanyol ilginç bir şekilde yarışlarda göze çarpmamayı başarıyor ve teknik arızalar olmasa iyi sonuçlara da imza atacak. Daha önce de dediğim gibi tüm bunlar tesadüf olamaz, onları sezon sonuna doğru gridin daha üst sıraları için yarışırken görebiliriz.

Glock’un elde ettiği dördüncülük de iyi bir zamanda geldi. Sıralamalarda ilk defa Trulli’yi alt etmeyi başaran Alman pilot, böylece kötü giden sezonuna da bir dur dedi. Geçen sezonun GP2 şampiyonundan da böyle sonuçlar görmeyi umuyorduk zaten.
Evet, yarışta ilk iki sırayı alan BMW, kürsüyle bu yıl ilk kez buluşan RedBull, arkadan çarpışmayla yarış dışı kalan iki şampiyonluk adayı ve yeni yarış kazanan bir isim. Kanada bize bu yıl bunları sundu, Fransa’da Hamilton ve Rosberg’in aldığı on sıra arkadan başlama cezası da bizlere keyifli bir yarış izleyeceğimizin sinyallerini veriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder