1 Şubat 2010 Pazartesi

Apeks Noktası- 'evo' dergisi Aralık 2009

Button nasıl bir şampiyon?
Şanslı mıydı, yoksa gerçekten çok mu iyi?

Herşeyden önce şu soruya cevap vermek gerekli: Şans nedir ve nasıl oluşur? Bunun birçok farklı açıklaması olsa da söz konusu insanoğlu olunca geriye sadece iki tanımlama kalıyor: Şanslı insanlar ve şanssız olanlar.

Bu ikisinin birbirinden temel olarak farkı, şanslı olanların doğru zamanda doğru yerde olabilmelerine karşı şanssız olanların bu fırsatı hiçbir zaman ele geçirememeleri. Bunun da birçok nedeni var: Kendini şanslı olarak görenlerin fırsatları değerlendirme yeteneklerinin daha iyi gelişmiş olması ve sadece tek bir noktaya takılıp kalmamaları gibi...

Peki buraya nereden geldik? Birçok farklı kaynakta 2009 sezonunda Formula 1 Dünya Şampiyonu olan Jenson Button’ın oldukça şanslı bir şampiyonluk kazandığı yazıyor bugünlerde. Her nedense bu beni rahatsız ediyor. Şans, şampiyonluğu kazanma konusunda ne kadar etkilidir? Ne yazık ki bu sorunun cevabını veremeyeceğim çünkü bir yarış pilotu değilim ama bu, konuda bir takım fikirlerim olmadığı anlamına gelmiyor.

Öncelikle sezona kısa bir bakış atalım: Toplam 17 yarışta elde edilen 6 galibiyet, 8 podyum, 2 en hızlı tur, 4 pol pozisyonu ve puansız geçilen (önemli) sadece bir yarış. Galibiyetlerin tümü ilk 7 yarışta gelirken geride kalan 10 yarışta elde edilen sadece 2 podyum derecesi. Dolayısıyla fırtına gibi bir sezon başlangıcının ardından şampiyonluğu düşünen ve bunu koruma iç güdüsüyle hareket bir Button vardı karşımızda.

İşte sezonun bu ikinci bölümü birçok kişinin şans faktörünü işin içine soktuğu noktaydı. Onlara göre Button’ın az puan topladığı yarışlarda rakipleri de ya yarış dışı kalıyordu ya da az puan alıyorlardı. Evet bu noktada şansı devreye girdi buna bir itirazım yok ama şunu unutmayın: Sezon başında, 5 mart tarihinden (Brawn GP’nin kuruluşu) hemen önce aranızdan hanginiz ‘Şu Button’da ne kadar şanslı bir pilot’ diyordu acaba? O tarihlerde Jenson Button ismi, Formula 1 tarih kitaplarında, sadece satır aralarında bir zamanlar İngiliz’lerin umudu olan bir isim olarak sonsuza dek yok olmaya yüz tutmuştu.

Bana kalırsa Button kendi şansını kendi yarattı ve sadece bu bile kazandığı şampiyonluğu hak ettiğini kanıtlıyor. Bir birey olarak sadece kendi yapabileceklerini kontrol edebilirsiniz, bu nedenden dolayı diğerlerinin kaybettiği puanlar için Button’ı suçlamak yersiz. O, Honda ile sona eren kariyerinin, sadece inancı doğrultusunda Brawn GP adında, ne olacağı belli bile olmayan bir projenin içerisinde yer almasını sağladı. Sezon başında Brawn GP takımından kimsenin Jenson’a ‘Gel, bak muhteşem bir otomobilimiz var, herkesin tozunu attıracaksın’ dediğini zannetmiyorum. O sadece kendine inandı ve ‘şansını’ denedi. Bu kadar uzun ‘şanssızlıklarla’ geçen sezonlardan sonra yapacak başka bir alternatifi kalmayan, unutulmuş bir isimdi Jenson Button. İsminizin unutulmuşluktan, unutulmayacak statüsüne geçmesi sadece şansla olacak bir şey değil.

Biri kendine inanıyor diye onu eleştiremezsiniz. Barrichello’ya bakın. Sadece kendine inanıyor diye gelecek yıl Williams takımıyla anlaştı ve 38 yaşında yarışmaya devam edecek. Şampiyon olursa şansına mı olacak? Hayır. Peki sezonu ikinci sırada tamamlayan Vettel’in 5 yarışta 0 puan alması da mı Button’ın şansıydı? Hayır, o da Vettel’in şanssızlığı ve hatasıydı. Öte yandan Button sadece bir yarıştan puan alamadı, yani genç Alman’da olmayan bir istikrar söz konusuydu.

Şampiyon olmak için tecrübe, hız, soğukkanlılık, baskıya dayanabilmek ve bunu yaparken hata yapmamak gibi farklı parametrelerin bir araya gelmesi gereklidir. İlk 7 yarış sonunda tüm dünya medyasının ‘acaba kalan yarışları da kazanacak mı, bu noktadan sonra şampiyon olamazsa kariyeri sona erer’ ya da ‘bu kadar iyiyse şampiyon olarak kanıtlasın kendini’ gibi demeçleri karşısında sağlam bir şekilde ayakta kalıp, konsantrasyonunu sağlamayı başarıp, ipi göğüslemek kolay değil.

Bana kalırsa 2009 sezonunda Button’ın nasıl şampiyon olduğundan ziyade önüne çıkan fırsatları nasıl değerlendirdiğinden, geçmişteki zorluklardan ne gibi dersler çıkardığından, nasıl yılmadığından ve bunların onu nasıl olgunlaştırdığından bahsedilmeli. Bunlardan sadece biri bile onu diğer pilotlardan ayıran ve şampiyonluğu kazanmasını sağlayan özelliklerden biri olabilir.

Bir sözüm de Flavio Briatore’ye: Sezon ortasında ‘yanlış pilot ve yanlış otomobil şampiyonada lider’ demişti. En yanlış pilot sizin otomobilinizdeydi sayın Briatore, o kadar yanlıştı ki Formula 1 kariyerinize mal oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder