1 Temmuz 2010 Perşembe

www.ajansotomobil.com Sebastian- Mark

Boğa güreşi
İstanbul’da canlı canlı boğa güreşi izledik

Evet kırmızıya saldırmıyorlardı, evet karşılarında matadorlar yoktu... Ama izleyiciler çoktu, kaybedilen çoktu, anlamı çoktu...

Bu bir anlamda, bugüne kadar güle oynaya tüm yarışları bir şekilde domine etme gücüne sahip olduğunu kanıtlayan Red Bull’un hızlı pilotlarının çıkar çatışmasıydı. Bu ikili bir şekilde, her ne kadar tüm otoriteler tarafından şampiyona için favori gösterilmiş olsalar da birbirlerine pek bulaşmayan, adeta el ele, kol kola şampiyonluk için ilerleyen takım arkadaşları görüntüsü çiziyorlardı. Gerçekten de kimse onlar için Hamilton- Button, Massa- Alonso ya da Rosberg- Schumacher gibi ezeli rakipler muamelesi yapmıyordu. Ama İstanbul’da olanlar oldu ve bundan sonra hiçbir şey bu ikili arasında eskisi gibi olmayacak. Bakmayın siz onların hiçbir şey olmamış gibi davranmalarına...

Herkes olayı farklı yorumlasa da benim görüşüme göre geçmeye çalışan Vettel, geçilen Webber’e çarpan olduğu için olayda hatalı taraf. Evet, Webber biraz kenara çekilip takım arkadaşına yer bırakabilirdi ama buna mecbur değil, değil mi? Vettel ise geçen otomobil olduğu için frenaja girerken pistin o bölgesinde yavaşlamayacağını bilmeli, hesaplarını ona göre yapmalı, ‘ben biraz sağa doğru yanaşayım, ne de olsa Mark bana yol verir’ düşüncesini aklından çıkarmalıydı. Direksiyonu sağa kıran da, Webber’in otomobiline çarpan da kendisiydi. Avustralya’lı dümdüz yolunda gidiyordu, defansif çizgideydi, öndeydi, geçilendi, çarpılandı. Hatasız olandı, galibiyeti kaçırandı, puanları elinden alınandı...

2008 yılında Webber Japonya GP’sinde podyuma doğru emin adımlarla ilerlerken kendisine arkadan çarpan Vettel için şu sözleri söylemişti: “Ah çocuklar işte... Deneyimsiz çocuklar, bir şeyi yaparken diğerini berbat ediyorlar.” Burada da buna benzer bir tablo izledik adeta. Ama geçtiğimiz yıl ‘o çocuk’ kendisini çıkıp alt etmesini bildi.

Bu yıl işler Webber’in lehine işliyor. 2009’un sezon ortasında Webber pilotlar şampiyonasında Vettel’in önünde yer alıyordu ama sonra ne olduysa işler ters gitmiş ve Webber üst üste aldığı kötü sonuçlarla şampiyonadan kopmuştu. Bu sezonsa ilk 7 yarış sonrasında Webber hem sıralama turlarında hem yarış sonuçlarında takım arkadaşına 4-3 üstünlük kurmuş durumda, üstelik galibiyet anlamında da 2-1 önde. Yani Vettel çetin ceviz bir Webber ile karşı karşıya.

İşte bu çok önemli bir nokta, neden mi? Şöyle açıklamaya çalışayım: Sezon başlamadan önce şampiyonluk için yarışan pilotların adları arasında Alonso, Button, Hamilton, Schumacher ve Vettel geçiyordu. Yani Red Bull takımında kendisi aday gösteriliyordu şampiyonluk için, ki sezonun ilk galibiyeti ve pol pozisyonunu da Alman pilot elde etmişti. Ne var ki cevap çok gecikmedi ve bu cevabın etkileri sarsıcı oldu. Webber arka arka elde ettiği 3 pol pozisyonu ve 2 galibiyetle (bunlardan Monako pilotlar için çok önemlidir) Vettel’in gardını düşürdü. Yani Vettel üstünlüğünü kaybettiğini hissetmeye başladı ve buna yarış içinde yapacağı bir geçişle son vermek istedi. Elinde iyi bir fırsat vardı ama daha önceki yorumlarım ve yazılarımda da söylediğim gibi Vettel iyi bir geçiş pilotu değil ve bunu bir kez daha İstanbul’da gördük.

Evet hızlı olduğu doğru ama bunun için önünün açık olması gerekiyor, geride kalmak Alman pilota yaramıyor. Geçiş yapmayı sevmediğin söyleyebilirim, sürüşü pek spekteküler değil, efektif ama eksikleri var. Yarışların uzun seanslarında ölümcül derecede istikrarlı ve hızlı. Tek turda da çok hızlı, bunun nedeni şartlar ne olursa olsun otomobilinden maksimumu çıkartmayı başarması.

Webber ise daha sakin bir pilot, kontrolün elinde olmasını seviyor. O da pek geçiş pilotu değil, Avustralya’da Hamilton’ın yarışını berbat etmişti hatırlarsanız. Daha tecrübeli olduğu kesin ve bunu sakinliği, net sonuçlar almanın önemini bilmesiyle pekiştiriyor. Kariyerinin sonlarına yaklaştığı için belki de daha net sürüşler ortaya koyuyor, yani daha sonuca dayalı diyebiliriz. Özellikle sert lastiklerle etkileyici olabiliyor. Ayrıca Red Bull’la olan sözleşmesi sona yaklaştığı için koltuğunu garantiye almak derdinde ve bunun için yapması gereken ilk iş takım arkadaşını alt etmek.

Şimdilik işler Webber için iyi gidiyor denilebilir. Hem şampiyonada önde hem de psikolojik üstünlüğü ele geçirdi. Bu kaza olayında da gördüğümüz gibi Webber, Vettel’e göre çok daha olgun bir pilot. Böyle şeylerin olabileceğinin farkında ve olaylara çok takılmıyor. Hedefe odaklanmış bir görüntüsü var sadece biraz daha istikrarlı olması gerek.

Vettel ise şimdilik panik olan taraf, ipleri elinden kaçırmak istemiyor ama bunun için biraz acele ediyor. Daha sakin olmayı öğrenmek durumunda, yoksa işler hiç de istediği gibi sonuçlanmayabilir. Kim 34 yaşında bir takım arkadaşına geçilen genç bir pilot ister ki? Ya da kim ‘ben kazanamıyorsam o da kazanmasın’ diyen bir pilot tercih eder?

Bu olay Vettel’i, kariyerinde hiç olmayan bir şeyler karşı karşıya bıraktı: Kendisini istikrarlı bir şekilde geçebilen bir takım arkadaşıyla. O çarpışma sadece kaza değildi, o çarpışma bir şeylerin değiştiğinin habercisiydi, o çarpışma Vettel’e bir mesaj verdi, o çarpışma bir boğa güreşiydi...

Boğa güreşleri sonunda mutlaka yere düşen bir boğa olur. O boğa dayanır, dayanır ve sonunda gücü tükenince yere düşer. Bu iki boğa arasındaki mücadeleyi dört gözle izlemenizi öneririm. Matador yok, dış etken yok... Güçlü olan kazansın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder