20 Temmuz 2010 Salı

23- 06- 2010 BMW Z4

Kullanılan otomobil:
BMW Z4 sDrive 23i


Gördüğüm an
düşündüğüm şey ‘acaba sürüş pozisyonu nasıl' oluyor. Bunun nedeni basit; daha önce birçok roadster kullandım ve hiçbiri ama hiçbiri (MX-5 ve TT dışında) iyi bir sürüş pozisyonu sunmuyordu: Honda S2000 (evet maalesef!), Alfa Spider, Mercedes SLK, MG F, Daihatsu Copen. Hepsi aynı dertten muzdaripler. Ya direksiyonları istediğim gibi yükselmiyor, ya da sürücü koltuğu yeteri kadar aşağı inmiyor. Sonuç olarak otomobilden aldığını keyif yarıya iniyor.

Oldukça alçak kapıyı açıp, sürücü koltuğuna gömülüyorum, pedallar o kadar ileride duruyor ki sanki ‘single seater’ kullanıyor gibiyim. Başlıyorum koltuğu indirmeye (her otomobilde daima sürücü koltuğu en alt seviyede kullanırım, bunun nedeni olup bitene yakın olmak istemem). Çok iyi, istediğim kadar aşağıdayım, hatta o kadar aşağıdayım ki motor kaputu bayağı görünüyor buradan, görüşümü engellemeyle engellememe arasındaki ince sınırda. Bu durumda direksiyonu biraz olsun yukarı kaldırıp, iyice kendime çekmeliyim. İşte! Oldu galiba, evet evet oldu, ideal sürüş pozisyonumu ayarlayabildim. Hem de bir roadster’da!

İşte böyle olumlu başladı ilk görüşmemiz Z4 ile. Aslında eski modellerini hiç sevmezdim çünkü çirkindiler bana göre, hele Z3 yok mu? Amaaan gerçekten birşey söylemek istemiyorum o otomobil için. Ama Z8’i başka bir tarafa koymak gerekir, ki o otomobili kullanan az sayıdaki şanslı kişilerden biriyim ve muhteşem olduğunu söylemeliyim.

Her neyse Z8 ay
rı konu ama kokpitteki havalandırma kontrollerinde Z8’den izler olduğunu görmek heyecan verici. İlk önce bu tasarıma alışamamış olsam da geçmişle olan bağını keşfettiğimde parçalar yerine oturuyor. Kaliteli deri kaplamalar, malzemelerin dokusu ve kokusu çok güzel. Direksiyon her BMW modelinde olduğu gibi oldukça kalın ve kısa turlu. Start düğmesine basmamla sıralı 6 silindirli, atmosferik motor homurdanmaya başlıyor. Hayır maalesef çift turbolu versiyon değil bu, atmosferik. 2.5 lt, 204 bg gücünde.

‘Sen nasılsın, rahat mısın’
diye soruyorum Didem’e. ‘Evet’ diyor, zaten koltuğunu olabildiğince geriye almış ve adeta tabana gömülmüş gibi oturuyor. Yüzündeki gülümseme bundan aldığı keyifi gösteriyor. Eh haklı, malum bizim ST’nin oturuş pozisyonu da
hot hatch’den ziyade MPV-vari.

Yola çıkıyoruz, Z4 sert bir otomobil olduğunu gösteriyor. Çukurlar, tümsekler, asfalt birleşim noktaları otomobili sarsıyor ve yolcularını rahatsız e
diyor. Bizim gibi günlük hayatta Fiesta ST gibi oldukça sert bir otomobili kullananlar için bile sert geliyorsa Z4 düşünün artık nasıl olduğunu. Bu kadar olmasına gerek var mı gerçekten? Keşke gaz pedalı tepkisi gibi amortisörler de ayarlanabiliyor olsaydı, biraz olsun bunun önüne geçebilirdik.






Henüz üzerini açmadık ama hava yağmur yağacak gibi görünüyor, aslında bir açıp bir kapatıyor, karar vermemiş yağsam mı yağmasam mı diye. İstinye’den sahil yoluna inip İstanbul Modern’e doğru ilerlerken bu yolda kesinlikle üstünü açmak gerekiyor diye düşünüyorum, Didem de benle aynı fikirde. Otomobil hareket halindeyken tavan sistemi çalışıyor ama trafik henüz o kadar tıkanmadı, yani yavaş gidiyorken bu işlemi yapabiliyorsunuz. Kırmızı ışıkta durunca basıyorum tavan düğmesine veeeee bir anda tüm atmosferimiz değişiyor. Artık sokaktaki simitçi, mısırcı, ışıkta bekleyen yayalar, trafik polisi bizden biri. Evet bazen gereksiz samimiyetler kuruyorsunuz insanlarla ama bu tüm üstü açılan otomobillerin sorunu. Tavanı açmak çok kolay bir işlem, elinizi düğmeye basılı tutuyorsunuz, o kadar. Tüm tavan katlanıp arkada kayboluyor.

Bu şekilde egz
ozun homurtusu daha iyi duyuluyor. Sport+ seçeneğine geçerek daha hızlı vites geçişleri ve tepkili gaz kullanmak istediğimi Z4’e bildiriyorum, o da bu isteğimi yerine getirip homurdanmasını artırarak, yüzümdeki gülümsemeyi yayarak cevap veriyor. Z4 23i ultra hızlı bir otomobil değil, bunu söylemek gerek: 0-100 km/s hızlanma 7.3 sn olarak belirtiliyor. İlk kalkış iyi ama sonrası biraz da şanzıman nedeniyle baltalanıyor. Bana kalırsa bu motor seçeneği Z4 için pek uygun değil, biraz ağır kalıyor. Zaten BMW’nin çok iddialı olduğu bir motor alternatifi de değil bu. Çok fazla modelde kullanmıyorlar ve gelişimleri daha çok daha yaygın kullandıkları motorlar üzerine. Bu biraz torksuz ve güçsüz bir motor, ya da Z4’te öyle hissettiriyor.
Şasinin çok daha fazlasını rahatlıkla kaldıracağını hissediyorsunuz.

İstanbul Modern’in kapısından girerken tavanı kapatıyorum, çok gösterişli bir seromoni bu, herkesin gözü bizde. Merdivenlerden yukarı çıktığımda bakışlarımı aşağı çevirip Z4’e bir göz atıyorum. Buradan upuzun burnu, kısa arka tarafı, iri böbrekleri ve akıcı çizgileriyle çok etkileyici görünüyor.


Yanımdakilerin konuşmasına kulak kabartıyorum:

‘... bak işte şu Z4’ün hemen yanında duruyor’
diyor yanımdaki kişi. Şimdi bunu neden yazdım diyebilirsiniz. Şundan dolayı yazdım: Z4 referans alınan bir otomobil, dikkat çekiyor, kendini gösteriyor, bakışların odak noktası oluyor.

İşimiz bittiğinde yağmur sağanak derecesinde bastırmış durumda, yazık! Önemli değil, bu da ayrı bir test olsun, yalıtım ve gürültü anlamında.
Z4 bunu da fazlasıyla başarılı bir şekilde geçiyor hatta öyle ki bir ara roadster kullandığımı bile unutuyorum. Köprüye gelirken yağmur diniyor ve trafiğin yoğun olduğu bir anda hooop tavan arkada kayboluyor yine! Üstü açık bir şekilde köprüden geçerken rüzgârı hissetmek gerçekten çok keyifli, bir de güzel müzik çaldı mı...

Şimdi biraz performanslı kullanma zamanı. Gazı yapıştırıyorum dibine kadar, şanzıman vites küçültüyor hemen ama çok hızlı deği
l, biraz gecikme var. Bunu kendiniz yapmak isterseniz direksiyonun üzerindeki düğmelerle yapabiliyorsunuz ama efektif kullanmak biraz alışkanlık gerektiriyor. Yol tutuş oldukça başarılı, şasi neredeyse hiç esnemiyor.

Çok çok zorlarsanız arkasını keyifli çekilde bırakıyor ama hemen çizgide tutabiliyorsunuz. Ancak Z4 bir drift otomobili değil kesinlikle, özellikle de bu motor ve şanzımanla. Aks mesafesi kısa olduğu için arkası kayınca otomobilin tamamı kaymaya başlıyor. Yani drift yapmak için gerekli o uzun, akıcı kayma hareke
tini yapamıyorsunuz. Zaten tork eksiği hemen hissediliyor. Dar virajlarda ön lastikler tutuşlu kaybedebiliyor ama ön taraf ağır olduğu için lift off yapınca bunun kolayca önüne geçiyorsunuz. Z4’ten en iyisini virajlara belli hızlarla girip gazı yavaş yavaş açarak çıktığınızda alıyorsunuz. Keyifli küçük driftler elbette ki Z4’ün repertuarının en güzel özellikleri.

Akşam oluyor, aklımda Z4’ü kendisine rakip olacağını düşündüğüm bir otomobille denemek var: 2002 model bir Honda Civic Type R. Hissettiğim şey yakın bir performansları olduğu, en azından ilk kalkışta.

Evet tahminlerim doğru çıkıyor, ilk kalkışta çok yakın olsalar da ara hızlanmalar söz konusu olduğunda yakın olduğunuz kişi sadece yanınızda oturan yolcu oluyor çünkü Type R alıp başını gidiyor, Z4’ün 2.5 litrelik 6 silindirli makinesine bakmadan... Olsun canım, her otomobil ultra hızlı olmak zorunda değil, Type R’ın yapılış amacı zaten böyle katil bir otomobil olmak, Z4 ise bu giriş modelinde daha çok alıcıya ulaşmayı amaçlarken, yeterli performansını, kalite ve eşsiz tavan sisteminin verdiği keyifle birleştirmeyi düşünüyor.


Ben çok beğendim Z4’ü, çok ılımlı, kaliteli, karizmatik ve aklı başında bir otomobil. Zamanla SLK’daki gibi şasisi esnemeye başlar mı, orasından burasından ses gelir mi onu bilemem ama şimdilik gayet tok ve yerli yerinde herşey.

BMW yapmış ve sonunda Z4’ü güzel bir tasarımla sunmayı da başarmış. Keşke 23i değil de 35i modelini kullanabilseydim. O zaman ne Type R ne de S2000 falan tanımazdık...

Otomobili teslim ederken kendi kendime asıl önemli soruyu soruyorum: ‘Alabilecek durumun olsa alır mısın Berk?’ Cevap çok gecikmeden beynimin derinliklerinden geliyor bir anda: ‘Hmmm aslında almamam için bir nedenim yok gali... VAR! Ve adı Porsche Boxster.’

Sanırım bu sadece benim için değil, genel
olarak BMW’nin en büyük sorunu... Boxster alabiliyorken Z4’ü tercih eder misiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder