20 Haziran 2010 Pazar

10- 06 -2010 Chevrolet Camaro


Kullanılan otomobil: Chevrolet Camaro Z/28 1997

Küçükken bayılırdım bu otomobile. O uzay gemisi gibi olan tasarımına, sesine, farklı çizgilerine, kırmızı Chevrolet amblemlerine... Hep düşünürdüm ileride bir tane alsam, benim olsa diye. Sonra gel zaman git zaman, daha eski modellerini sevmeye başladım, onları hissedip, anlayınca 97 modelin üzerimdeki etkisi kaybolmaya başladı. Hatta giderek modern tasarımlar görmeye başladığımız anda bu tasarımın oldukça başarısız olduğunu düşünür olmuştum. Demode görünüyordu, yenilikçi değildi çizgileri, bir çeşit illüzyondu kullanıcı üzerindeki etkisi bana göre.


2010 yılında, 30 yaşımda, otomobillerden iyi anladığım bir seviyede bir tanesini kullanma şansı yakalayınca, 97 modelin aslında ne kadar yetersiz bir otomobil olduğunu gördüm. Düşünün bunu söyleyen benim; yani yatıp kalkıp Amerikanları okuyan, modellerini biriktiren, 56 model bir Mercury’nin egzoz sesinden gözü dolan (yalan değil gerçekten yaşanmış bir anıdır) bir tane almadan bu dünyadan göç etmeyeceğine and içmiş biri... Hani bazı otomobiller vardır ya, ‘bedava verseler almam’ dersiniz, ne yazık ki onlardan biriydi bu Detroit üretimi, küçük blok sahibi Z28 Camaro.

Şimdi neden diyeceksiniz, biliyorum. Evet kabul ediyorum fotoğraflara bakınca fena görünmüyor ama öyle değil işte, gerçek metal halini görmek gerek. Küçük jantları, abartılı çizgileri, şişirme gösterişli arka spoyleri, gömük ön farları ve ince, yayvan (aynalar ve yan camlarda mevcut), dar tasarım anlayışı pek etkileyici görünmüyor. Özellikle de hemen yanında 67 (narin), 72 (baltakafa), 90 (köşegen) ve 2010 (playboy yıldızı) dururken, bu fare grisi renkli Z28’e bakmak istemiyor insan.

İçine girince işler daha da kötüye gidiyor. Çünkü kabin tasarımı müthiş kötü! Tanrım o ne kötü bir ön konsol dizaynı! Hele direksiyona ne demeli, bu bir şeyi andırıyor bana ama... Tamam buldum! Bir defasında Bodrum’da otostop çekmiştim ve hemen yanımda bir AS 900 kamyon durmuştu, yemin ediyorum onun direksiyonu da aynı böyleydi. İki kollu, kolları aşağı doğru inen, olabilecek en kötü plastikten üretilen, tepkisiz mi tepkisiz, ruhsuz mu ruhsuz, çirkin bir simit. Sanki olsun mu olsun diye oraya konulmuş gibi.

Ön cam, yatık kabin tasarımından dolayı oldukça uzakta duruyor, ki bu iyi bir şey, koltuklar olabildiğince alçakta, yani aslında sürüş pozisyonu çok da kötü değil. Ama yolcu koltuğunun altındaki çıkıntı (ben şanzıman olduğunu düşünüyordum ama 90 modelin sahibi egzozun katalitik konvertörü o çıkıntının nedeni olduğunu söyledi), otururken dizlerinizin çenenize yakın bir hizada kalmasına neden oluyor. Ön tarafta baş mesafesi yeterli gibi ama arka taraftaki koltuklar bir Mini’den daha geniş değil. Üstelik bu otomobilin boyu 4.9 metre, bu da Chevrolet’nin alan verimliliği konusunda ne kadar kısır olduğunu gösteriyor.




Havalandırma kontrollerinin grafikleri dönem standartlarında, eleştirmemek gerek ama tasarım çok köşeli, yıllanmış, ergonomik değil... Ne biliym işte ürettiğiniz spor otomobilinizde böyle bir tasarıma yer vermek istemezsiniz. Belki Malibu’da evet ama Camaro’da hayır, özellikle de 30. yılını kutlamak için özel olarak üretilmişse!

Direksiyonda Burak var, bense yolcu koltuğundayım. Yavaş yavaş yol alıyoruz ve şehir içi hızlarında Camaro ne kadar konforlu bir otomobil olduğunu gösteriyor.

Süspansiyonlar yumuşak, oldukça çok yaylanıyoruz, yayların açıldığını hissediyorum. Klima gayet güçlü çalışıyor, ses sistemi de yeterli ama dinlemeye gerek yok çünkü egzozdan gelen ses harika. Muhteşem homurtular eşiliğinde ilerliyoruz, bakışlarımı tavana çevirince bu otomobilde T-Top olduğunu görüyorum. Yani istediğiniz zaman üzerinizdeki panelleri çıkartıp cabrio kullanıyormuş hissine kapılabiliyorsunuz. Ne güzel değil mi? Bu T-Top Amerikalıların icadı olan bir tasarım öğesi ve bana göre çok pratik. Daha sonra Nissan 300 ZX gibi bazı Japon modellerde de gördük buna benzer uygulamalar.

Çukurlara girdikçe, tümseklerden geçtikçe otomobilin plastik aksamlarından sesler geliyor. Ortada duran kapağı kaldırmaya çalışıyorum ve çok gevşek durduğunu görüyorum, zamanla kilidi etkisini yitirmiş olmalı. Bu gibi küçük detaylarda çok hata bulmak mümkün. Mesela bardaklığı açmamla içinden plastik bir aksamın düşmesi bir oldu.

Burak diğer otomobillerle buluşmak için kenara çekiyor. Önümüzde bir 72 ve bir de 90 model Camaro var. 72 muhteşem görünüyor ve yaklaşık 450 bg gücü, kalın arka lastikleriyle çok karizmatik görünüp, ses çıkartıyor. 90 modelse oldukça standart ve orijinal bir otomobil. Gelecek olansa 67 model, yani en güzel Camaro modeli.

Beş dakika sonra meraklı bakışlar altında 67 görüş alanımıza giriyor. Simsiyah ve çok temiz görünüyor. Yanındaki 454 ibaresi çekiyor dikkatimi hemen. Acaba mı? Sahibinden öğrendiğime göre evet, bu otomobilde 454 cid bir V8 var, yani Türkçesi 7.5litrelik bir motora sahip. Bizim şahane 97 model Z28’deyse 5.7 lt’lik (350 cid) 280 bg gücünde bir V8 var. Sesi çok güzel ve sağladığı performansa inanamazsınız.

Maslak’tan Demirciköy’e gidene kadar direksiyonda ben olacağım. Sürücü koltuğuna oturuyorum ve ayarlarımı yapmaya çalışıyorum veee o da ne! Camaro’nun sürücü koltuğu istediğim kadar dikleşmiyor. Bu nasıl olur? Hafif yatık sürüş pozisyonu için Amerikalılar ‘olur abi boşver kim o kadar dik kullanır ki’ demişler anlaşılan. Neyse, en azından direksiyonu ayarlamak kolay ve zahmetsiz.



Buradaki görüş ilginç, çok eğimli camların sütunlara birleştiği noktalarda bombe yapması cisimlerin görüntülerinin bozulmasına neden oluyor. Geniş, alçak, yayvan ve iyi bir görüşüm var, arkaysa biraz yüksek ve kalın C sütunlarından dolayı biraz dar bir görüş sunuyor.

Şanzımanı D’ye alıyorum ve yola çıkıyoruz. Vites geçişleri acayip sallantılı, sanki otomatik değil de debriyaja alışmamış bir kullanıcı kullanıyor gibi hissettiriyor. Hafifçe gaza dokunuyorum ve arka taraf hemen lastikleri yakarak cevap veriyor bu tepkime. Yüzüme bir gülüş yayılıyor, bu ses, bu titreşim, bu fiziksel etki çok ilginç. Belki de insanlar sadece bu nedenle aldılar bu otomobilleri olamaz mı? Olabilir, hatta sadece bu nedenle almışlardır diye düşünüyorum.
Biraz tempoyu arttırıyorum ve ilk virajıma doğru yaklaşıyorum, direksiyonu çeviriyorum veee dümdüz devam ediyoruz. Yoo, yol tutmadığından değil, direksiyonu çevirmenizle, lastiklerin dönmesi arasında yaklaşık 2 saniyelik boşluk olduğu için. Gerçekten söylüyorum, hayatımda hiç böyle bir direksiyon görmedim. Çeviriyorsunuz... 1- 2 sn ... ve lastikler dönüyor. Hahah, bu çok komik, Camaro’nun direksiyonu tepkisiz resmen. Lastikler tutununca yol tutuyorlar evet, gaz verdiğinizdeyse çok keyifli bir şekilde drift yapabiliyorsunuz ama 97 model gibi eski bir örnekle bunu tavsiye etmem çünkü şasinin her yerinden ilginç sesler geliyor, elinizde kalabilir.

50 mille (80 km/s) yol alırken gazı dipliyorum, şanzıman biraz bekledikten sonra vites düşürmeyi aklına getirip düşürüyor ve 350 cid motorun neden bu kadar çok modelde kullanıldığını anlıyorum. Camaro patinaj çekerek şeridinde silkeleniyor ve kendinden beklenmeyen bir çeviklikle ileri doğru atılıyor. Motor 3500 d/dak’nın üzerine çıkınca adeta kendinden geçiyor (bu arada siz de çıkan seslerden) ve Camaro’ya çılgınca bir ivmelenme sağlıyor. Hız ibresini takip etmekte zorlanıyorum, çok ciddiyim. 70 milden (112 km/s) 90 mile (144 km/s) çıkmamız herhalde sadece 1.5- 2sn kadar sürüyordur. O kadar inanamıyorum ki bir kez daha, bir kez daha deniyorum hep aynı sonuç. Vovvv, bu etkileyiciydi, böylesini beklemiyordum. Biraz olsun saygım arttı Camaro’ya.

Ardından otoparka çekiyoruz otomobilleri. Herkes dönüp ’97 nasıl’ diye soruyor bana. Ne desem ki, ‘ilginç’ dudaklarımdan dökülen ilk kelime oluyor.


Alişan arkamda dururken egzoz sesi duymak istediğini söylüyor. Ben de ona eski bir Amerikancı numarası olan ‘burnout’le cevap veriyorum. Bunu yapmak çok kolay ve herhalde Camaro’nun da yapmayı çok sevdiği birşey. Tek yapacağınız sol ayağınızsa frene dibine kadar basıp, sağ ayağınızla o frenin ölçüsünü hissedip, geçene kadar gaz vermeye devam etmek. Devirler arttıkça lastikler boşa dönüyor, bolca duman, patlayan egzoz sesi, yerinde sayan ama sürekli yanlara doğru kayan bir gövdeyle etrafı mümkün olduğun rahatsız ediyorsunuz. Ama verdiği keyfi tarif edemem! Bunu 3- 4kez tekrarlıyorum. Çok ama çok keyifli, gerçekten. Herkesin bir kere mutlaka denemesi gerek.


Sanırım düşüncelerim değişiyor bu otomobil karşı. Daha önce bedava verseler almam demiştim, değil mi? Yok, vazgeçtim Amerikancı ruhum ağır bastı, alırım ve sürekli ‘burnout’ yaparım. Başka bir şeye gerek yok...



3 yorum:

  1. Amerikan araç tasarımcılarının kullanacak kişiler için değil kendileri için otomobil üretme felsefesine hoş geldin :) Bu yüzden neredeyse tarih oluyordu hepsi!..

    Güzel bir yazı, eline sağlık :)

    YanıtlaSil
  2. Nazmi ATAMAN25 Ağustos, 2010

    Yalcın Abi GM Dünyaya Açılamama Sebebi Bumu Diyosun :)
    GüzeL Yazı Elinize Sağlık :)

    YanıtlaSil