14 Temmuz 2010 Çarşamba

www.ajansotomobil.com Fernando- Kamui

Bir çaylak ve bir şampiyonun ilginç hikâyesi
Avrupa GP’sinde Alonso’nun, Hamilton’ı şikayet ederken Kobayashi’ye geçilmesi günün süprizi oldu

‘Güvenlik Aracı içeri girerken onu geçti. Bu normal mi? Hiçbirimiz geçmedik bir tek o geçti ceza alması gerek!’


‘Tamam Fernando mesajını ilettik.’

Bu konuşmanın ardından Lewis Hamilton’a pitten geçme cezası verilir. O sırada ikinci giden Hamilton’ın pozisyonu tehlikeye girer, tabii gereki farkı açamazsa. McLaren ise bundan bir tur önce Lewis’e şu talimatı vermiştir:

‘Lewis, biraz yakıt tasarrufu yapalım, motorun ayarını ‘yellow G4’e getir’ (bu motorun benzin- hava karışımını ayarlayan buton), biraz daha sakin kullanmaya çalış ve pozisyonunu koru.’
‘Tamam, anlaşıldı.’

Ancak bir kaç tur sonra Lewis telsizinden şu sözleri duydu:

‘Lewis, pitten geçme cezası aldık, şimdi motorun ayarını yine ‘yellow G1’e getir ve çok hızlı iki tur at! Cezadan önce Kobayashi ile aranı açman gerek.’

Bildiğiniz gibi pitten geçme cezası verildiğinde, cezayı uygulayacak pilotun en geç iki tur içinde pite yönelmesi gerekiyor. Bu nedenden dolayı Hamilton’ın önünde sadece iki tur, arkasındaki BMW Sauber pilotu Kobayashi ile aralarında 12 saniye kadar bir fark vardı.

İşte bu iki turda ne olduysa oldu. Hamilton kendinden bekleneni yaptı ve her iki turda da en hızlı tur derecesini elde ederek cezasını çekmek için pit yoluna yöneldi. Kobayashi ile araları 15 saniyeye kadar çıkmıştı. Bunlar muhteşem turlardı, hatasız, kendinden emin, bir şampiyona yakışır cinsten.

Hamilton girdiği pozisyonda pitten çıkarken, oldukça gerilerden olan Alonso (o sırada sekizinci sıradaydı) önündeki Force India’yı geçmeye çalışıyordu. Bir yandan da pitten henüz çıkmış olan Kamui Kobayashi’nin baskı altındaydı.

O esnada Fernando kendinden hiç de beklenmeyen bir şeyler söylemeye başladı telsizinden takımına: ‘Hamilton’ın durumu nedir? Ceza aldı mı?’

Verilen cevap takımın ne düşündüğünü açıkça gösteriyordu: ‘Evet aldı, ama hâlâ ikinci sırada. Şimdi onu bırak, biz kendi yarışımıza bakalım.’

İşte bu konuşma beni bazı şeyleri düşündürmeye itti. Neden Alonso, Hamilton’un cezasının bu kadar peşine düşmüştü? Neden kendisini ilgilendirmeyen bir pozisyonu soruşturuyordu? Neden bir şampiyon gibi davranmayıp, kendi yarışına odaklanmayıp önündeki otomobili geçmeye konsantre olmuyordu?

Bu konuşmalar yapılırken Fernando’nun sert lastikleri 44’üncü turunu çıkarttığı için oldukça aşınmış, İspanyol pilot yol tutuş sorunları yaşamaya başlamıştı. Üstelik önündeki Sutil’i geçmek için risk almaya başlamış ve bu da beraberinde hatalar getirmişti. Ardından, yarışın son turunda günün süprizi gerçekleşti ve Kamui Kobayashi, yeni yumuşak lastikleri ve boş deposunun da yardımıyla Alonso’nun yanından süzüldü. Üstelik bu kadarla da kalmadı, son virajda Buemi’yi geçerek yarışı yedinci olarak noktaladı.

Bu olay yakışmadı, hem de hiç yakışmadı Alonso’ya. İki kez dünya şampiyonu olmuş bir pilotun böylesine küçük hesaplar peşinde olmasına şaşırdım. Sakın yanlış anlamayın, bir pilot hata yaptığında tabii ki bunu bildirmek gerekir, sorun bunda değil, sorun bir kez daha aynı şeyi sorup, kendini ilgilendirmediği taktirde olayı irdelemesinde. Alonso olduğu için değil, hangi pilot olsa böyle düşünürdüm. Bence bir Ferrari pilotunun böyle şeyleri takip etmiyor olması gerekir.


Peki gerçekten neden böyle bir şey yapmış olabilir? Hamilton’ı sevmediğini hepimiz biliyoruz, onun ceza almasını istemiştir, ki bunda haklı olduğunu düşünüyorum. McLaren pilotunun güvenlik aracını geçip kendine avantaj sağladığını söyledi yarıştan sonra ve röportajlarında bu olayın tüm yarışı berbat ettiğini söyledi. Yapma Fernando! Bırak artık şunu, daha iyi bir yarış çıkartsan, önündekileri birer birer geçsen (Monako’daki gibi) kendi yarışına konsantre olsan ve bunları dile getirmeyip iyi bir sonuç alsan çok daha karizmatik görünür, çok daha şampiyon gibi davranmış olur, çok daha olgun bir tablo çizerdin.

Bana kalırsa Alonso’nun önünde Hamilton değil de başka bir pilot olsa o ikinci telsiz konuşması yapılmazdı. Bu art niyetli bir davranıştı, bunun altında başka bir şeyler vardı...

Her neyse, Kamui Kobayashi demiştik değil mi? Şu geçen yılın Toyota’sıyla sadece 2 yarışa çıkıp puan alan ve bu yılki koltuğunu geçen sezondaki etkileyici sürüşlerine borçlu olan Japon pilot mu? Bu yıl göze çarpmadığını bunun yerine genelde etrafındaki çeşitli otomobillere çarptığını gördük ama Avrupa GP’sinde o geçen yılki agresif, hırslı ve gelecek vaad eden sürüşüne tekrar tanık olduk. Eğer böyle bir potansiyeli varsa bunu daha fazla ortaya çıkartmalı, bunu başarabilirse gelecek yıllarda takımların pilot alternatifleri arasında önemli bir yeri olabilir.

Bir tarafta etkileyicilikten uzak ve şikayet eden bir şampiyon, diğer tarafta etkileyici bir sürüş çıkartan ve bunu henüz 11’inci yarışında yapan çaylak sayılacak bir isim. Sizce bu yarışta hangisi daha başarılıydı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder