8 Haziran 2010 Salı

www.ajansotomobil.com Monako GP

MONAKO’NUN GETİRİLERİ
Geçişlere imkân vermeyen yapısıyla diğer pistlerden tamamen farklı olan Monako bakın bizlere ne gösterdi...

Öncelikle Alonso’ya tebrikler. Pit yolundan başlayıp altıncı sırada bitirmek, hem de Monako’nun dar caddelerinde, kolay değil. Özellikle de 24 otomobilin start aldığı bir sezonda.


Peki, İspanyol pilot Monako’da, yani geçişin hemen hemen imkânsız olduğu bir pistte bunu nasıl yaptı, nasıl oldu da 16 otomobili geride bıraktı? Bunun için Williams pilotu Nico Hulkenberg’e teşekkür etmesi gerekiyor bana kalırsa. Neden mi? Daha ilk turda genç pilot tünel içindeki kazayı yapmayıp, güvenlik aracının girmesine neden olmasa Fernando Alonso ilk piti için biraz daha bekleyecek ve ön grubun arayı açmasına engel olamayacaktı. Ferrari’nin kaçırılmaz fırsattan istifade edip İspanyol pilotu pite çağırıp ‘zorunlu lastik değişim’ kuralına uyarak sert lastiklere geçmesi, kırmızı otomobilin yarış sonunda bu kadar yukarılarda yer almasının anahtarıydı. Evet, iyi bir taktikti, tabi işin içinde biraz şans da vardı. Ya güvenlik aracı girmeseydi?

Neyse buna çok takılmayacağım. Asıl takıldığım nokta şu yakıt ikmalinin yasaklanma kuralının ne kadar gereksiz olduğu konusu. Eğer lastik değiştirme zorunluluğu olmasaydı Alonso ilk turda sert lastiklerle başlayıp, yarışı bu şekilde rahatlıkla noktalayabilirdi. Üstelik sadece sert lastik de değil, Avustralya’da Button’ın yumuşak hamurla 52 tur attığını unutmayın.

Formula 1 pist üzerinde olduğu kadar, stratejileriyle de oldukça önemli bir spor dalı(ydı). Tabii artık düşük yakıt yükü hesaplamak, arkadan kalkan otomobilin ağır yakıt yüküyle nasıl bir performans sergileyeceği gibi hesaplar yapılmıyor, bu yüzden işin strateji kısmı yok oldu. Bununla birlikte pit alanının önemi yüzde 70 civarında azalırken, bizler izleyiciler için de işin en zevkli kısmı ortadan kalktı. Nerede o depodan çıkmayan hortumlar, alev alan otomobiller, nerede o işin bilinmezlik kısmı? İşin için ne kadar insan faktörü girerse yarışmak o kadar keyifli hale geliyor değişkenlik artıyor. Yakıt ikmal yasağı sadece pit stop çalışanlarını değil stratejistleri de bir anlamda işin içinden çıkarmayı gerektirdiği için aslında görünenden daha büyük bir etkiye sahip.

Yakıt ikmal yasağı bana kalırsa ne yapacağını bilmeyen, kendisini her yıl mutlaka birşeyleri değiştirme zorunluluğunda hisseden FIA denilen kuruluşun ortaya attığı, mantıksız ötesi bir kural. 2007 yılında buna benzer bir kuralı, lastik değişimini yasakladıklarını görmüştük. FIA buna benzer tepkiler almış ve hemen ertesi sezon bu kuralı kaldırmıştı. Çünkü bu futboldaki oyuncu değişikliğinin kaldırılması kadar anlamsız, saçma sapan bir kuraldı.

Aynı şey yakıt ikmali için de geçerli. Özünde lastik ve yakıt tüketme üzerine kurulu, ‘motorsporları’ bünyesinde altında koşulan bir spor dalında otomobillerin çalışması için şart olan birşeyin, elinizde hali hazırda var olan pitlerde otomobillere konulmasının kime ne gibi bir zararı olabilir? Evet, şimdi bana yakıt ikmalinin iptal edilmesi kuralının yılda bilmem kaç milyon Euro kazandırdığını (yapılan araştırmalar 2010’da takım başına 350.000 Euro kazanç elde edildiğini söylüyor, yani 14 takım olduğunu düşünürseniz bu kuralın karı 4 milyon Euro civarında) söyleyeceksiniz. Peki soruyorum size o zaman: Bu kurala uygun otomobil üretmek, aks aralığını uzatmak, yakıt deposunu büyütmek, bunu büyütürken radyatörleri küçültmek, kısacası otomobilin neredeyse yüzde ellisini yeni baştan oluşturmak daha mı ucuza mal oluyor?

Hayır, hayır ve hayır... Herşey daha pahalı bir sonuca varıyor. Üstelik FIA, Formula 1’deki geçişleri artırmak istediğinden dolayı geçtiğimiz yıl otomobillerin aerodinamik kurallarında bir çok değişiklik yaptı. Eğer amaçları sadece pist üzerinde birbirlerini geçen otomobillerin sayısını arttırmaksa bu amaçlarına kısmen ulaştılar diyebilirim, yok eğer amaç ne olursa olsun yarış sonunda önünüzdeki otomobili bir şekilde geçmekse bunun pitstoplardaki kısmını artık çok göremiyoruz.

Schumacher eskiden çok iyiydi de şimdi kötü bir pilot mu oldu? Hayır tabii ki, artık yanında Ross Brawn’ın dahice taktikleri yok sadece. Schumi’nin kazandığı yarışları dikkatle incelediğinizde muhteşem pit stop stratejileri, inanılmaz pit çıkışı turları (bu turlar gerçekten keyifliydi çünkü lastikler soğuk olurdu ve otomobilin deposu dolu olduğu için oldukça yavaş ve zordular) göreceksiniz. Hatta yarış başında 3 kez pit stop yapmayı planlayan takımın, rakiplerinin hızına ayak uydurmak için yarış içinde 4 pit stop taktiğine geçişi gibi tarihi anlar bile olmuştu. Bu gibi anlarda pitten çıkan otomobilin ardından gelen daha hızlı rakibine karşı verdiği mücadeleleri özlüyorum. Bahreyn 2006’yı hiç unutmam: Alonso pitten Schumacher’in yanında çıkmış, ikili ilk viraja yanyana girmişlerdi ve kazanan Alonso olmuştu.

Ama işte artık FIA’nın harika kuralı nedeniyle böyle mücadeleler göremiyoruz. Neden? Çünkü hortumları çeşitli ülkelere götürmek çok pahalıya mal oluyormuş da ondan! Pöh! Bu kuralın ivedilikle değişmesi gerekiyor, çünkü F1 yarışmaktır, F1 stratejidir, F1 mücadeledir, F1 takım oyunudur, F1 lastik aşındırır, F1 benzin tüketir...

Bunlar sporun doğasında olan şeylerdir ve dokunulmaması gerekir. Yanlış ekonomik getirilerdense doğru stratejiler izlemeyi tercih ederim ve tahmin ediyorum ki herkes benim gibi düşünüyordur.

Bence FIA kurallarla bu kadar çok oynayacağına neden futbolun dünyada bu kadar popüler olduğunu araştırsın. Görecek ki yıllardır değişmeyen basit kurallar herkes tarafından biliniyor. Belki de F1’in de artık sabit kurallara, biraz basitleşmeye, biraz daha kolay algılanmaya ihtiyacı vardır.

Yakıt ikmalsiz F1, transfer yapılmayan futbola benzer!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder