16 Kasım 2010 Salı

Abu Dabi GP


Şampiyon Vettel
Dört adayın şampiyonluk şansı olduğu Abu Dabi’de kazanan Vettel oldu

Red Bull’un hızlı olacağı bekleniyordu, yarışı kazananın pol pozisyonundan kalkan pilot olacağı da kesin olmasa bile oldukça yüksek ihtimaldi. Vettel’in son yarışlardaki performansına bakılırsa şampiyonluğu rakiplerine kaptırmamak için hem polü alıp oradan da galibiyete ulaşacağını düşünmemekse mantıksız olurdu.

Dolayısıyla beklentiler şu şekildeydi: Vettel yarışı kazanmak için herşeyi yapacak tamam, peki diğerleri? Onların yapacakları şampiyonu belirleyecek unsurdu.

Cuma günü geride kaldığında McLaren’ler son yarışlara göre toparlanmış bir görüntü çiziyorlardı. Button son iki yarıştır serzenişte bulunduğu ön lastiklerin kilitlenmesi durumunu yine yaşıyordu, Hamilton ise güncellenmiş arka kanattan çok memnundu ve bunun tur başına 0.2-0.3 saniye fark yarattığını söylüyordu.

Alonso ise ilk antrenmanlarda motorunu zorlamak istememiş ve fazla tur atmamıştı, ikinci antrenmanda daha az downforce üreten bir kanat kullandı ama istediği verimi alamayınca kanadı birinci antrenmandakiyle değiştirildi. Hafif önden kaymadan şikayet eden İspanyol pilot bu şekilde 3. sırayı elde etmişti.

Vettel antrenmanlardan sonra rahattı, rahat olmakta haklıydı. Kendinden sonraki en hızlı otomobil olan McLaren’a iki ve üçüncü sektörlerde 0.6 saniye fark atmıştı. Bu geçişe uygun olan sektörlerde rakiplerinden hızlı olacağı ve geçişe müsaade etmeyeceği anlamına geliyordu. Otomobilin ayarlarından memnundu ve bu şekilde rahatlıkla yarışı kazanabilirdi.


Cumartesi günkü antrenmanlarda artık Red Bull’ların mekanik arıza olmazsa geçilemeyecekleri anlaşılmış oldu. İlk iki sırayı elde etmişlerdi McLaren’e 0.5 saniye, Ferrari’ye 0.8 sn fark atmışlardı. Kısacası kuru zeminde, işler yolunda giderse Red Bull 10 tur içinde McLaren’e 5, Ferrari’ye 8 saniye fark yaratacaktı.

Sıralamalardaysa bambaşka bir görüntü çıktı ortaya. Q3’e gelindiğinde her zamanki gibi Red Bull, McLaren, Ferrari pilotları üst sıraları işgal edecek gibi görünüyordu. Ferrari ve McLaren bu seansta iki set yumuşak lastikle iki farklı zaman turu atmayı uygun gördüler. Red Bull ise farklı bir strateji denemiş ve her iki otomobilini de seansın ortasına kadar garajda beklettikten sonra bir set lastikle üç zaman turu atmak için piste göndermişti. Tabii bu sadece Vettel’in işine yaradı, Webber’in sürüş tarzı lastiklerinden yeterli verimi alamamasına neden oluyordu ve sıralama turlarında ikinci sektörde sadece en hızlı 13. zamanı elde etti.


Bu şekilde farklı bir strateji deneyen Red Bull Vettel ile pol pozisyonunu kaparken Webber’in beşinciliği büyük bir hayal kırıklığı yaratıyordu. Üstelik önünde Button ve Alonso vardı. Yani iyi bir kalkış yapması gerekiyordu çünkü kazanması halinde Alonso’nun şampiyonluk için mutlaka ikinci olması gerekiyordu. Ancak ne yarış öncesi ne de yarış sonrası böyle bir ruh halinde değildi Avustralyalı.

Yarış sıralama turlarındaki haliyle bittiğindeyse Alonso şampiyonluğunu ilan edecekti ve açıkçası buna da yakındı. Üçüncü sıra, muhtemel bir podyum için oldukça başarılı bir yerdi. Hemen söyleyelim Alonso yarışı bir ya da ikinci bitirmesi dahilinde, diğer pilotların ne yaptığı önem kazanmaksızın şampiyonluğu elde edecekti. Diğer bir deyişle Fernando için yarışın temel amacı ne kötü ihtimal ikinci olmaktı. Vettel’in galibiyetindeyse ilk dörde bile girmesi yeterliydi mutlu son için.

Ancak önünde ve arkasındaki McLaren’lar tehlike arz ediyorlardı çünkü onlar da takımlar şampiyonluğunda ikinciliği garantilemek için yarışa asılacaklardı. Hamilton’ın kazanmak için elinden gelenin en iyisini yapacağını biliyorduk, Button’da en azından sezonu iyi bir şekilde noktalamak için podyum savaşı verecekti. Bu da kalkışta Fernando’nun Jenson’a dikkat etmesi gerektiği anlamına geliyordu. Eğer Button’a geçilirse ve Vettel ilk turu önde geçerse arkasından gelen Webber, takım arkadaşının şampiyon olması için kendisine baskı uygulayabilirdi. Unutmayın ki Webber’in de geçmesi durumunda beşinci olup şampiyonluk elden gidiyordu. Tabii bunların hepsi Vettel’in galibiyeti durumunda konuşulacak olasılıklardı.

Risk yok değildi ama bunun altından kalkabilirdi, yeter ki sorun olmasındı. Ama sorun olacaktı, hem de büyük bir sorun...


Işıklar söndüğünde hemen yanında Button’ı gördü, hafifçe direksiyonu sola kırdı ama gri otomobil girmişti içeri bir kere. Zorlamak istemedi, ilk viraja açıktan, olaylardan uzak durmak düşüncesiyle girdi. Temkinliydi, Webber arkasındaydı. Bu iyiydi, yarışın sonun kadar burada durması gerekiyordu. Yapması gerek buydu sadece, olduğu yeri korumak.


Ancak ilk turda Schumacher ile Liuzzi’nin korkutucu kazası güvenlik aracının içeri girmesine neden oldu. Bunda da sorun yoktu, sorun ilk turda pite giren pilotlardı: Petrov, Rosberg, Alguersuari, Senna, Grassi, Klien.


Güvenlik aracından hemen sonra tempo lider Vettel’in kontrolü altında tutulmaya başlandı. Bu esnada Mark Webber sağ arka lastiğini duvara sürttüğü için lastiğin peformansını kaybetmeye başlamıştı. Red Bull pilotu beklenenden erken bir şekilde 11. turda pite yöneldi ve sert lastiklerini taktı. Pit çıkışında Alguersuari’nin arkasında 16. sıradaydı. Şampiyonluk zora girmişti çünkü trafiğe takılmıştı. Red Bull’un bu hamlesi beklenmedik bir şekilde Ferrari üzerinde de etkili oldu. İtalyan takımı önce Massa’yı pite çağırdı, büyük ihtimalle Webber’in önüne atıp yavaşlatma düşüncesindeydiler ama tutmadı. Ardından 2 tur sonra 15. turda Fernando’yu pite çağırdılar. Alonso çıkışta Webber’in önündeydi ama Ferrari’sinin önünde Renault pilotu Vitaly Petrov vardı. Onların önündeyse Rosberg bulunuyordu. Bu iki pilot ilk turlarda pite girdikleri için bir daha durmayacaklardı. Yani Alonso şampiyon olmak istiyorsa bu iki pilotu geçmeliydi. Bu esnada 12. sıradaydı.



Ancak gözden kaçırdıkları bir durum vardı: Renault hem antrenmanlarda hem de sıralama turlarında oldukça hızlıydı. Yani geçmesi kolay olmayacaktı Rus pilotu. Nitekim bu sorun her turda daha da büyük bir problem haline gelmeye başladı. Alonso geçmek için denediğinde hata yapıyor sürekli pist dışına çıkıyordu. Düzlüklerde Renault hızlı olduğu için Ferrari gereken avantajı yakalayamıyor atak yapacak kadar yaklaşamıyordu. Üstelik kaybedilen çok önemli zamanlar bir sorun daha doğuruyordu: Diğer Renault pilotu Kubica’da sert lastikleriyle farkı açmaya başlamıştı. Eğer fark 20 saniyenin üzerine çıkarsa Kubica’da pit çıkışı Alonso’nun önünde yer alabilirdi.

Kabusa dönmüştü Abu Dabi GP’si Ferrari için. Webber de olduğu yerde sayıyor Alonso’nun nasıl şampiyon olamadığını naklen izliyordu. O da geçebilecek durumda değildi ya da olamadı.

Peki nasıl oldu da bu hale geldiler bir anda? Ferrari yarıştan önce tüm stratejilerini Webber’e göre ayarlamış, lastik kullanımı, pist üzerindeki pozisyonlarını konusunda Webber’in otomobiline odaklanmıştı. Webber erken pite girince doğru hamlenin bu olacağını düşündüler, oysaki çok yanılıyorlardı çünkü Alonso o esnada 1:45’lik tur derecelerine imza atan üç pilottan biriydi yani lastiklerinin değişmesi henüz gerekmiyordu. Rahatlıkla 10 tur daha gidebilirdi o lastiklerle ve gitseydi büyük ihtimalle Button’ın arkasında yine dördüncü olarak yarışa dönecekti. Bu kaçınılmaz sona doğru atılan ilk adım oldu.

Bu gibi durumlarda pilot otomoblin içinde olup bitenden çok haberdar değildir, o sadece otomobilini en iyi şekilde kullanmaya odaklanır. Rosberg’in pitini, Petrov’un kendisinin önünde yer alacağını bilmesine olanak yoktu. Bu pit duvarının ve stratejistlerinin görevi, onlar bu değişkenleri iyi hesaplayıp Alonso’yu pistte tutmalıydılar. Evet belki Alonso Petrov’un arkasında düşse bile ‘ne de olsa geçer sorun değil’ diye düşünmüş olabilirler ki yarıştan sonraki açıklamaları bu şekildeydi: ‘Yarış esnasında stratejimizi Webber’e yaptığımız için diğer otomobillerin durumunu gözden kaçırdık. Onları geçmenin bu kadar zor olacağını düşünmemiştik.’

30 tur sonra bile pozisyon değişmeden yarış devam ederken yeni sert lastikleriyle yarışan Hamilton tarafından sıkıştırılan ama pozisyonunu korumayı başaran Kubica pite girdi. Alonso ile arası 28 saniyeye kadar çıkmıştı ve pit çıkışında altıncı sırada Rosberg’in arkasındaydı. Görüyorsunuz ya ilk turda pite giren Rosberg bu sayede beşinciliğe çıkmıştı ve yarış bitiminde dördüncü oldu. Standart pit stop stratejisi uygulayan Vettel ve Hamilton ise Rosberg, Petrov, Kubica gibi isimlerin önünde yer alabildiler. Yani Abu Dabi’de Rosberg’in önünde kalabilseydi şampiyondu Alonso, Rosberg’in gerisi facia gibiydi ve Alonso bu facianın tam göbeğine düşmüştü.

Turlar birer birer azalırken Alonso’nun da yapabileceği bir şey kalmıyordu. Telsizinden gelen ‘yeteneklerinin tamamını göster bize’ uyarısı bile bir işe yaramadı. İki kere dünya şampiyonu olmuş, bunları elde ederken dünyanın en iyi pilotunu mağlup etmiş, bu yarışa kadar olağanüstü performans sergilemiş Fernando Alonso, önünde yarışan çaylak, koltuğunu tutunmak için çırpınan ve sezonun kaza rekorunu kıran Renault pilotu Vitaly Petrov’u tam 40 tur boyunca geçemedi, sadece bir kere ciddi geçme denemesi yaptı.

Evet bunun için otomobillerin tasarımlarını, Renault’nun iyi ve güçlü olduğunu, pistin geçişe el vermediğini söyleyebilirsiniz ama elinizde Fernando Alonso- Ferrari paketi varsa bunların bile bir yere kadar anlamlı olacağını düşünüyordum. Yanılmışım. Şampiyonluğun bu şekilde kaybedilmesi bence büyük bir prestij kaybı oldu hem Ferrari hem de Alonso için. Kendisinden Petrov’u geçmek için kanadını kırmak pahasına bile olsa atak yapmasını bekliyordum, böylesi bir hareket şampiyon bir pilota yakışır cinsten olurdu.

Vettel ise yarış bitiminden beri söylediğim gibi üzerine düşüne yaptı ve yarışı kazandı. Zaten kazanacağı biliniyordu, önemli olan diğerlerinin ne yapacağıydı. Diğerlerinin de yaptıkları belli: En genç Formula 1 Dünya Şampiyonu ile bizleri tanıştırmak...

Tebrikler Sebastian Vettel...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder