23 Kasım 2010 Salı

08- 11- 2010 Basın toplantısı

Opel Astra ST Türkiye lansmanı

Herşeyden önce bu diğerlerinden farklı ve bizim için çok önemli bir basın toplantısıydı. Neden mi? Çünkü Opel markasın
dan Türkiye’de bir ilk gördük burada: Sadece sosyal medya için yapılan ilk basın toplantısı. Tabii tanıtım sadece sosyal medyadan ibaret değildi, biz toplantının sosyal medya ayağına çağırıldık.

Bu yaklaşım markaların sosyal medyaya bakışı, bilinirliği ve fark edilirliğinin artırılması açısından çok önemli. Bu anlamda Opel’e çok teşekkürler. Umarım diğer markalar da onlar kadar duyarlı olur...

Saat: 10:00 Radisson Blue Otel- Ortaköy

Gelelim toplantımızın asıl konusuna. Burada Opel Astra ST’yi kullanmak için bulunuyoruz. Önce otomobil hakkında biraz bilgi vermekte yarar var. Astra ST, Opel’in yaptığı açıklamalara göre daha çok prestij için ürettikleri bir model. Yani hacimli satışlar beklenmiyor kendisinden ki ülkemizde zaten bu tip modeller çok fazla rağbet görmüyor. Markanın biraz da 1950’den beri station model üretmesinin getirdiği bir gelenek bu. Ülkemizde 1.4 turbo 120 ve 140 bg, 1.6 lt turbo 180 bg benzinli ve 1.3 CDTi dizel 95 bg’lik motorlarla satışa sunulsa da yurt dışında 9 farklı motor seçeneği sunuluyor kullanıcılara. 1.4 litrelik turbo benzinli motorların ülkemizde daha çok satması muhtemel.

ST’de ön tarafta Insignia’nın süspansiyon sistemine yer verilmiş. Bu Astra’nın konfor konusunda iddialı olacağını işaret ediyor, arka süspansiyon ise hatchback kardeşiyle aynı düzeneği kullanıyor: Watt’s bağlantılı. Sistem şasiye binen yükleri azalttığı ve konfor adına daha yumuşak yayların kullanılmasına izin verdiği için tercih edilmiş. Ayrıca iki farklı sürüş modu sunan Flexride sistemi de şasi üzerinde otomobilin ayarlarını değiştiriyor. Buna daha sonra sürüş kısmında değineceğim.


ST’nin şasisinde hatchback’den farklı olarak önde (1544 mm) ve arkada (1558 mm) genişletilmiş iz açıklığı olduğunu görüyoruz. Ayrıca yay ve amortisör ayarları da daha fazla yük taşımak adına hatchback versiyondan farklı. Buna karşın aks mesafesi aynı kalmış.

Opel bu otomobilde daha çok pratikliğe ve dinamik görüntüye önem vermiş. Bagaj içi kullanımları ve tek düğmede yatan FlexFold adı verilen koltuk gibi ‘kurnaz’ çözümlerden bunu anlayabiliyoruz. Ayrıca bagaj örtüsünün üzerine hafifçe vurduğunuzda haffiçe yukarı kalkıp yükleme alanı açması akıllıca. Ancak bu detayı bu şekildeyken yola çıkarsanız görüş alanınızı kısıtlyor, eski haline getirmek gerekli. Koltukları yatırdığınızda bagaj 500 litreden 1550 litreye çıkıyor. Ev taşımak için bile yeterli...

Saat 11:00 Sürüş Ortaköy- Cumhuriyet Köy- Ortaköy

Her neyse bu kadar bilgi yeter otomobil hakkında. Biraz da sürüşe odaklanalım. Önce 2.0 lt’lik dizel motorlu versiyonun direksiyonuna geçiyorum. Sürüş pozisyonu hiç fena değil, üsteik geniş ayar seçeneği ideal pozisyonu bulmamda yardımcı oluyor.

Ancak motorun gürültülü çalıştığı gözlerden kaçmıyor. Takırtılı motor sesi kabine yansıyor. İlk vitesten itibaren motorun gücünü hissediyorsunuz. Özellikle yüksek tork nedeniyle otomobil oldukça esnek. Sürüş modlarından Sport’a aldığınızda direksiyon oldukça sertleşiyor ve gaz pedalının tepkisi keyif verici bir şekilde artıyor. Ayrıca otomatik şanzıman da daha yüksek devirde vites atıyor. Ben bu sürüş modunun en çok gösterge tablosunu kırmızı renge çevirmesini sevdim. Normalde beyazımsı bir rengi var.

Tour moduysa bana pek tatmin edici gelmedi. Neden diyecek olursanız direksiyonu pelteleştirdi ve gazı tepkisizleştirdi. Öyle ki sanki motorda 20 bg güç çalmış gibi tembelleşti Astra bu modda. Az önceki gibi keskin direksiyon tepkileri, istekli yol tutuş özellikleri yok oldu bir anda. Bu yüzden pek de bu modu kullanmak istemiyorum. Otomobili tepkisiz direksiyonundan dolayı virajlara sokmak için daha fazla efor sarfetmeniz gerekiyor.

Bir de virajda denemek istiyorum ve büyük bir önden kayma yaşıyoruz, üstelik yavaş girmiştik bu sol viraja. Sanırım 2.0 litrelik ağır motorlu versiyonla bu tip şeyleri yapmamalıyım. Gövde de biraz esniyor ama rahatsız edici değil. Ancak yol tutuşun bitmiş olduğu konusunda direksiyondan ellerime herhangi bir bilgi de gelmedi. Oysa ki hatchback modelinde direksiyon sistemini beğenmiştim. Üstelik Sport modundayım. Yanlış anlaşılmasın direksiyonu beğenmedim değil, bence Astra’nın en başarılı olduğu noktalarından biri direksiyonu. Özellikle de kullanılan derisi ve sürücüyle iletişimi iyi, sadece biraz daha detaylı olabilirdi demeye çalışıyorum.

Sürüşün oldukça yumuşak ve rafine olduğunu söylemem gerek. Darbeler iyi bir şekilde emiliyor, ki bu konuda Opel Türkiye yetkililerini bir kez daha tebrik etmek istiyorum çünkü epey bozuk, tali yollardan kullanacağımız bir rota belirlemişler bizlere. Süspansiyonların sertlik derecesi tam kıvamında. Motor sesi de olmasa oldukça rafine bir orta sınıf station Astra, hatta bir üst sınıf bile düşündüğünüz zamanlar oluyor.

1.4 turbo (140 bg) ise daha canlı ve hevesli bir motora sahip. Performans anlamında tabii 2.0 litre dizelden geri kalıyor ama daha güzel bir ses çıkarttığı için daha hızlı gidiyor izlenimi veriyor. Viraj denemelerinde dizel versiyon gibi ön tarafına çok yığılmadığını görüyorum. Buradan ağırlık dengesinin daha iyi olduğu sonucunu çıkartabiliriz. Sürüş modlarında aynı sorunlar devam ediyor. 140 bg olsa da kesinlikle böyle hissettirmiyor Astra, sanki daha güçsüz bir motor kullanıyor gibisiniz.

Ancak şunu da söylemek istiyorum turbo benzinli versiyon, dizele göre çok daha çevik hissettiriyordu. Belki öyle olmayabilir ama insanın üzerinde bıraktığı etki o şekilde.

Astra ailesinin ikinci üyesi olan ST risk almadan, oyunu akıllı şekilde oynuyor. Bence zaten risk almasına da gerek yok. Şimdi asıl merakla beklenen versiyon Paris Otomobil Fuarı’nda konsept olarak gösterilen GTC. Bizim gibi otomobili kullanışlılıktansa ‘kullanmak’ için alan tüketiciler için biçilmiş kaftan gibi görünüyor. Eğer gerçekten görüntüsü gibi iyi bir sürüşü varsa yaşadık demektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder