4 Ocak 2011 Salı

Apeks Noktası- 'evo' dergisi Aralık 2010

Ne sezondu ama değil mi! Sezonun son yarışında dört pilotun şampiyonluk şansı vardı, üstelik favori ‘at’ın sadece dördüncü olması yetiyordu mutlu son için. Ama işler ters gitti, hem de nasıl ters! Ama böyledir F1, değişkendir, kurnazdır, hilelidir, sinsidir, şaşırtıcıdır, hata affetmez...

Bir daha böyle heyecanlı olur mu bilemem ama şu bir gerçek ki griddeki şampiyon sayısı her geçen gün artıyor. Formula 1’de son beş sezonda beş farklı isim ve dört farklı takım şampiyonluk kazandı. Bu da şu anlama geliyor, kim ne derse desin, beğenseniz de beğenmeseniz de (ki ben de hiç hoşlanmıyorum bundan) Ecclestone ve ekibi yeni kurallar çıkartarak spora birşeyler katıyorlar, en azından heyecan, bunu kimse inkar edemez.

Üstelik son 6 yılda üçüncü kez en genç dünya şampiyonunu kutladığımızın farkında mısınız? 2005’te Alonso şampiyon olduğunda kutlamıştık bunu, ardından 2008’de Hamilton ve son olarak da Sebastian Vettel ile. Bu da sporun giderek gençleştiğinin bir göstergesi. Peki bu ‘en genç üçlü’nün şampiyonlukları arasında en çok hangisinden etkilendiniz?

Biraz düşünmek gerekli. Alonso ile başlayalım. 2005 yılı. Renault sezonun ilk yarışlarını domine ediyor ama McLaren ikinci yarıda arayı kapatıyor, hatta Renault’dan bile hızlı hale geliyor ama istikrarlı Alonso şampiyon olmayı biliyor. Göze çarpan herhangi bir pilot hatası yok ve ikinci yarıdaki pilotaj gözlerden kaçmıyor. 19 yarış sonundaki istatistikler şu şekilde en genç dünya şampiyonu için: 7 galibiyet, 6 pol (Renault toplam 7 pol) pozisyonu ve 15 podyum. Kısacası en hızlı ikinci otomobille kazanılan, sezonda en çok galibiyeti Raikkonen ile paylaşan ve adeta Formula 1’de bir devrin bitmesini temsil eden çok önemli bir şampiyonluk.

Sene 2008. Şampiyonumuzun adı Lewis Hamilton. Sezon geneline göz attığımızda Kanada’da Raikkonen’e arkadan çarpıp amatörce bir hata ile yarış dışı kaldığını görüyoruz, ayrıca Japonya’da da Raikkonen’i yolun dışına ittiği gerekçesiyle ceza alıyor. Sezonun son virajında elde edilen şampiyonluk sonucunda (18 yarış) istatistikler şu şekilde: 5 galibiyet, 7 pol pozisyonu ve 10 podyum. Ferrari daha hızlı, ve Massa, Hamilton’dan fazla (6) yarış kazanıyor ve takımlar şampiyonluğu İtalyan’lara gidiyor.

2010 sezonu. Şampiyon Vettel. Son yarışta gelen galibiyet, sezon içinde ilk defa ele geçirilen liderlik (Vettel adına), kariyerinde ilk defa iki yarışı üst üste kazanma başarısı ve 2008’de Monza’da kariyerinin ilk galibiyetinde giydiği balaklavanın (bu yarışta da onu giymişti) getirdiği uğur...

Vettel ise istatistik olarak şu durumda 19 yarıştan sonra: 5 galibiyet, 10 pol pozisyonu, 10 podyum.

RB 6 inanılmaz hızlı bir otomobil. Red Bull takım olarak tam 15 pol pozisyonu elde ediyor ama yarışlarda o kadar dominant değiller ve sadece 9 galibiyet yazıyorlar hanelerine. Vettel, İstanbul ve Belçika GP’lerindeki geçiş hamlelerinde kaza yaparak iki yarıştan da puan alamıyor, bunlar tamamen pilotaj hataları. Bahreyn’de ve Kore’de ise otomobili galibiyetlerine izin vermiyor. Sezon geneline baktığımızda RB6’nın açık ara en hızlı otomobil olduğunu söyleyebiliriz. Teknik aksaklıklar olmasa Vettel ya da Webber’in çok daha önceden şampiyonluğu kazanılacağı söyleniyor...

Şimdi gelelim en etkileyici kimin olduğu sorusunun cevabına:
Vettel’in kazandığı yarışlarda pol pozisyonu (5 galibiyetin üçünde polden kalktı) elde etmesinin önemi büyük. Geçiş pilotu olmadığını yaptığı kazalardan da gördük. Bu belki de en zayıf noktalarından biri pilot olarak. 2010 denildiği zaman ne yazık ki Vettel’in galibiyetlerinden çok yaptığı kazaları hatırlıyoruz. Ayrıca açık ara en hızlı otomobille hem podyum hem de galibiyet sayısı açısından Hamilton ile aynı istatistiği elde etti ki bu pek de etkileyici bir durum değil. Bu yüzden Vettel en (etkileyici) genç dünya şampiyonu olamıyor.

Hamilton ise galibiyet sayısı anlamında Massa’nın gerisinde kaldı, çok geçiş yaptı, çok eleştirildi, hataları vardı ve son virajda taktı tacını başına. Otomobili Ferrari’den yavaştı ve henüz ikinci sezonunda bu başarıya ulaştığı için Vettel’in önünde olmayı hak ediyor.

Ve Fernando Alonso. Neredeyse kusursuz bir sezon geçirdi 2005’te. Galibiyet sayıları sezon içinde Raikkonen ile eşit olsa da 19 yarışın 15’inde podyumdaydı.

Bana kalırsa en (etkileyici) genç dünya şampiyonu oydu çünkü otomobilinin bariz bir üstünlüğü yoktu, çok az hata yaptı, psikolojikman güçlüydü ve liderliği ele geçirdikten sonra bir daha bırakmadı. Neredeyse zayıf tarafı yok gibiydi. Otomobili performans olarak geride kalsa bile istikrarlı olmayı başardı ve sezona damgasını vurdu. Ayrıca hem galibiyet hem de podyuma çıkma açısından diğer ‘en genç’leri geçmeyi başardı. Ne kadar güçlü olduğunu 2006’daki ikinci şampiyonluğunda da gösterdi.

Formula 1’de her zaman şampiyonluğu elinde tutmanın, onu ilk kez kazanmaktan zor olduğu söylenir. Hamilton bunu başaramadı, bakalım Vettel başaracak mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder