11 Aralık 2010 Cumartesi

29-11, 03-12- 2010 Peugeot

Kullanılan otomobil: Peugeot 3008
Versiyon: 1.6 Vti Premium
Fotoğraflar: İlke Taşçı



Aaaah, ah! Devir nasıl da değişiyor. Eskiden böyle miydi? 1.6 lt, 120 bg’lik Peugeot dediğinizde aklımıza tombul, büyük, ağır, yavaş ve ağırbaşlı şeyler gelmezdi. Yaklaşık 900 kg ağırlığında, 14 inç jantları olan, hemen hemen her türlü modifiyeye yatkın, hızlı, çılgın bir otomobil gelirdi hepimizin aklına. 90’lı yıllardan hangimiz ‘ah bir tane alsam’ diye düşünmedik ki ondan? Birini gazlarken gördüğümüzde hangimiz peşine takılmadı?

O güzelim GTi logoları ve küçücük gövdesiyle 120 bg’lik hangi canavardan söz ettiğimi anlamışsınızdır. Evet 106 GTi’dan bahsediyorum. Bir zamanlar 120 bg’lik Peugeot deyince hepimizi aklına o gelirdi: Çılgınca hızlı, vahşi, olabildiğince minimal, delice yol tutan o küçük fare. Ne otomobildi ama, gerçek bir Peugeot’ydu. Muhteşemdi...

Her neyse geçmişi bu kadar anmak yeter sanırım. Şimdiyse karşımda yine 120 bg’lik yeni bir Peugeot var ama 106’yla yanyana koyduğumda sanki uzay gemisi gibi görünüyor. Tamamen farklı bir dünyada yaşıyor 3008. Artık beklentiler ve yaklaşımlar çok farklı ve bu da bunun en iyi örneklerinden biri.

3008, markanın ilk crossover’ı olduğu için hayli önemli bir model. Konsept olarak kendine Nissan Qashqai’ı örnek alıyor:Yüksek oturma pozisyonu, yüksek gövde, geniş iç mekân ve önden çekişli yürüyen aksam. Aynı şekilde rakibi gibi biraz station, biraz SUV, biraz MPV biraz da hatchback özelliklerine sahip diyebiliriz. Hepsinden biraz ama hiçbirinden tam değil...


Tasarım
Geniş ızgaralı ön tasarımı biraz tuhaf görünüyor, sanki kötü bir estetik burun ameliyatı geçirmiş gibi ama arkası daha alışıldık çizgilere sahip. Yan taraftansa krom çıtaları ve 17 inçlik jantlarıyla şık olmaya çalışıyor ve oluyor da. Tasarım olarak zorlayıcı bana göre. Ancak bu tuhaf görünüşün çok aerodinamik olduğunu söylemeliyiz: Rüzgar direnç katsayısı sadece 0.29 cd olarak belirtiliyor. 5008 daha büyük olduğundan mıdır nedir, daha orantılı ve oturaklı görünüyor gözüme.

Kabine oturduğumda orta konsolun 5008’le neredeyse aynı olduğu gözüme çarpıyor. Yatık ön konsol, sürücüye dönük tasarlanmış kontroller. Yoksa bir sürücü otomobili mi? Sanmıyorum... Manuel şanzımanla, elektronik el freni ilginç bir ikili oluşturmuş...

Burası hayli kaliteli görünüyor, konsolun üzerindeki plastiklerden de öyle olduğu anlaşılıyor ancak elinizi pek göze çarpmayan yerlerde dolaştırdığınızda geri kalan bölgelerin böyle olmadığını anlıyorsunuz. Buralarda plastik kalitesi oldukça düşük ve test otomobilimiz gibi kilometresi fazla bir örnek kullandığınızda kabinin çeşitli yerlerinden sesler, tıkırtılar geldiğini duyuyorsunuz.

Arka tarafta oldukça geniş hacim sunuluyor, benim gibi uzun boylu yolcular (1.87 cm) kolaylıkla yolculuk edebiliyor. Diz ve baş mesafesi gayet yeterli ama arka koltukların sabit olması değişkenlik konusunda aklınızda soru işareti oluşmasına neden oluyor. Ancak açıkçası buna pek de gerek kalmadığını söylemeliyim.

Bagaj hacmi çok geniş değil ama zemin düz ve koltukların ayrı ayrı yatabiliyor olması olumlu. Bagajdaki en akıllı özellik, el feneri şeklinde tasarlanan ve yerinden de çıkabilen bagaj aydınlatması.


Sürüş
Sanırım yeteri kadar inceledim otomobilin içini, biraz da kullanmalıyım değil mi? Peki buyrun o zaman:

Direksiyonda hayli geniş ayar seçeneği olması iyi. Üzerindeki deri de kalite hissini artırıyor. Birinci vitese geçiyorum, unutmayın kullandığım versiyon 5 ileri manuel şanzımana sahip. Ülkemizde bu motor seçeneği benzinli olarak tek ve sadece bu şanzımanla alınabiliyor. Aynı güçteki 1.6 HDi dizel ise 6 ileri manuel ya da 6 ileri otomatik şanzımanla sunuluyor.

Vites geçişleri biraz kemikli, zorlu ve oranları oldukça kısa. Öyle ki 3008 gürültülü bir motora sahip, kabin gereğinden fazla motorla içli dışlı olmak zorunda kalıyor. Aslında 3008’i kullanıcılarının motorlarının ne yapıp ettiğinden bu kadar haberdar olmak istediklerini sanmıyorum.

Vites oranları beklediğimden de kısa, bu durum 3008’in atak bir otomobil olmasını sağlarken, dediğim nedenden dolayı konforu olumsuz etkileyebiliyor. Bir de tabi devir hızlıca yükseldiği için hassas bir kullanım gerektirmesi durumu var. Gaz pedalına yaptığınız küçük hareketlerin aracın üzerindeki etkisi büyük oluyor, bu da yolcularınızın sarsıntılı bir yolculuk yapmalarına neden olabiliyor zaman zaman. Vites topuzunun direksiyona yakın konumlandırılmış olması sürüş keyifini artırıyor ve sürücüyü işin içine biraz daha katıyor.


3008’de PSA grubunun Platform Two adını verdiği ve 308 ile, 5008 ve çeşitli Citroen modellerinde kullandığı platformun bir versiyonu yer aldığı için arka süspansiyon torsiyon çubuğu olacak şekilde bırakılmış. Bu yerleşim çok başarılı bir yol tutuş kazandırıyor 3008’e, öyle ki bunun bir crossover olduğunu unutup bir hatchback kullanıyor gibi hissediyorsunuz. Hatta bir ara ‘bence Peugeot nasıl bir otomobil üzerinde çalıştığını unutmuş, bir crossover’ın bu kadar keyifli bir sürüşe sahip olması gerekmiyor’ diye bile düşündüğümü hatırlıyorum. Bu ilginç çünkü geçtiğimiz yıllarda çok daha iddialı hatchback modellerin (207 RC gibi) beklenilen sürüşü sunamadığını görmüştük. Ama burada, bu ilk crossover denemesinde Peugeot beklentilerin üzerinde keyüflü bir sürüşü vaad ediyor kullanıcılarına.

Gövde hareketi yok değil, evet doğru ama oldukça sert amortisörler aracın çizgisinin bozulmasını engelliyor. Ağırlıktan dolayı biraz önden kayma eğiliminde olsa da, böyle bir araçta o limite kadar çıkmanın hiçbir gereği yok. Zaten ayağınızı gazdan çektiğinizde ön taraf tutuş yakalıyor ve virajın içize doğru yönleniyorsunuz. Üstelik arka taraf fazlasıyla sabit bir tutuş sergiliyor.


Oldu da arkadan koparmayı başarırsanız 3008’i, bu defa da ESP devreye giriyor. Düğmeye basarak sistemi devre dışı bıraksanız bile kaydığınızda yeniden devreye girmesi durumuna diğer Peugeot modellerinde de rastlıyoruz. Bunu daha önce de eleştirmiştim, yine dokunmadan edemeyeceğim: Bir düğme, sistemi tam olarak kapatmıyorsa neden yapılır? Neden böyle bir maliyetin altına girilir? Madem kapatmamıza izin vermeyeceksiniz, o zaman düğmesini de yapmayın...

Neyse... Bu sert süspansiyon ayarı konforu olumsuz etkiliyor maalesef. Zemin bozuklukları, tümsekler, çukurlar ve asfalta birleşim noktaları neredeyse olduğu gibi yolculara iletiliyor. Evet sürüş keyifli ve yol tutuş iyi ama bir crossover’ın asıl amacı konforlu olmasıysa eğer, 3008 için bu tanımlamayı yapamayacağım. Böyle bir sertlik, sarsıntı bu sınıf için gereksiz, belki bir hot hatch’de evet ama bir crossover’da hayır.

1.6 litrelik atmosferik motor oldukça yeterli peformans sağlıyor. Vites oranlarının kısa olması motorun tork eksiğini biraz olsun kapatıyor ama beş ileri olması otoyol kullanımlarında 100- 120 km/s gibi hızlarda motorun yüksek devir çevirip gürültülü olmasına neden oluyor ve ekonomik anlamda olumsuz etki ediyor. Altıncı oran mutlaka gerek bu otomobile...

Yine de testim sonunda elde ettiğim 8.2 lt/100 km’lik değer fena sayılmaz yaklaşık 1500 kg ağırlığında bir otomobil için. Bu da motorun ne kadar ekonomik olarak ayarlandığını gösteriyor.




Sonuç mu?
Kabindeki eşya koyma gözlerinin çokluğu, yüksek yapısıyla ne vermek istediğini açıkça anlatan bir otomobil 3008. Ancak bunu sportif sürüşle birleştirmek istediğinde sportiflik dozajını biraz fazla kaçırmış.

Konfora bu kadar müdahale etmeden bunu başarsa Qashqai’ı çok güzel bir şekilde nakavt edebilirmiş. Ama rakibinin olmadığı özelliğe sahip olayın derken eldekilerden de olmak var işin içinde ve 3008 bu sınırda gidip geliyor.

Çok daha yumuşak süspansiyonlar ve bu kadar tetikte olmayan bir sürüşle 3008 çok daha iyi işler yapabilir. Sanırım bunun için dizel versiyonu kullanmak gerekli.

120 bg’lik, 1.6 lt’lik Peugeot’mu? Benim aklıma hâlâ 106 GTi geliyor, 3008 değil...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder