
Bu otomobili, otomobil medyası arasında yapmayı planladığımız karting turvunasına giderken kullanma şansı buldum. Gerçi grubun diğer otomobilleri Seat Ibiza Cupra’nın yanında pek ilgimi çekmiyordu ama yeni Astra’yı daha önce kullanmadığım için merak ediyordum.
Daha önce çok Astra kullanmış ve hiçbirini sevmemiştim. Nedendir bilinmez Astra ile yıldızımız hiçbir zaman barışmadı. Tek sevdiğim ve kullanma hayalini kurduğum Astra modeli 90’lı yılların GSi’ıdır. O da ne otomobildi ama...

Neyse ki Opel’in, Insignia ile doğru bir yola girdiğini söyleyebiliriz. Insignia kesinlikle mükemmel görünüyor ve gerçekten kalitesi, sürüşü ve motorlarıyla başarılı bir otomobil. Bu nedenle Insignia’nın izlerinin bulunduğu Astra’nın da aynı şekilde olmasını bekliyorsunuz. Bu beklentilerinizi boşa çıkardığını söyleyemem...
Direksiyonun başına ilk oturduğumda dikkatimi çeken şey gerek aydınlatmalar, gerekse malzemelerin görüntüsü, kokusu ve hissiyle kaliteli olduklarını göstermeleri oluyor. Burası gerçekten kaliteli bir otomobile ait. Golf’e ya da Focus’a benzemiyor, burası, burası... Daha önce dedim ya Insignia’ya benziyor. Ve bu iyi bir şey, Opel yıllar sonra özgün bir şeyler yaratabilmeyi başarmış.


Orta konsolda biraz fazla düğme var ve burası karmaşık görünüyor. Yol bilgisayarının ayarlarını değiştirmek istiyorum ama düğmesini bulamıyorum. Bahadır’a sorduğumda o da bulamadığını söylüyor. Biraz aradıktan sonra sinyal kolu üzerindeki küçük butonu çeviriyorum ve değerler değişiyor. Bu benim gibi otomobile ilk binenler için pek pratik değil ama bir defa alıştıktan sonra gayet kolay kullanılıyor.
Kabin geniş görünüyor, sürüş pozisyonumu istediğim gibi ayarlayabiliyorum; özellikle direksiyonun derinlik ayarının bu kadar geniş yapılıyor olması güzel. Sunroof’u da açınca içerisi iyice bir ferah oluyor. Buraya kadar herşey iyi şimdilik Astra’da.
Hareket geçiyoruz, debriyaj beklediğimden daha hafif ve biraz silkeliyoruz kalkışta. Astra’nın en çok sevdiğim noktası direksiyonu oluyor. Derisi çok kaliteli, tepkileri iyi ve olup biten konusunda yeterince iletişim sunuyor sürücüsüyle.

E durum böyle olunca da performans namına birşey yok Astra’da, üstelik şanzıman da bu tezimi kanıtlarcasına her ikinci vitese sert geçişimdi dişli sesleriyle içimin ‘cız’ etmesine neden oluyor. Anlaşıldı. Astra sert kullanımdan hoşlanmıyor. Yazık, 140 bg gibi ciddi bir gücü böyle heba etmek... Yazının başında belirttiğim o GSi, o efsanevi otomobil sadece 150 bg gücündeydi.
Buna karşılık yumuşak kullanımda tereyağ gibi Astra. Sarsıntısız, sessiz, oldukça konforlu... Rafine bir sürüş sergiliyor, şanzımanını irdelemezseniz.
Bence oldukça başarılı Astra, bugüne kadar üretilen en iyisi diyebilirim kısaca. Zaten öyle de olmalı çünkü Insignia’dan sonra Opel’den kötü bir şey bekleyemezsiniz. Astra, Corolla ve Civic gibi rakiplerinin çok önünde ancak Golf gibi güçlü rakipleriyle mücadele etmesi için 1.3 lt’lik dizelden daha iddialı dizeller ve DSG’ye kafa tutabilecek teknolojik bir şanzımana ihtiyacı var. Aksi halde maç daha başlamadan VW tarafından nakavtla sonuçlanabilir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder