11 Mart 2010 Perşembe

21- 02- 2010 Peugeot 5008

Kullanılan otomobil: Peugeot 5008 1.6 HDi

Yine Evo dergisinde test için aldığım otomobillerde biriydi 5008. Aslında yazısını ben yazmayacaktım, bende olma amacı bir arkadaşım otomobil almayı düşünüyor olmasıydı. Alternatifleri arasındaysa 5008 de vardı. Bana da Fransız temsilcisini arkadaşıma gösterme görevi düşmüştü. Görevi başarıyla tamamladın mı diye sorarsanız, aslında tamamlamıştım, tabii görevim arkadaşımın otomobili almasına ikna etmek değilse...

Kendisi, Fransız markanın uzun yıllardır rakiplerinin başarılarını oturup tepkisizce izlemeleri sonucu oldukça geç piyasaya sunulmuş bir MPV. Peugeot neden bu kadar çok bekledi 5008 için anlamak mümkün değil gerçekten.


İlk gördüğümde çok beğendiğimi söylemem gerek, gerçekten güzel görünen bir otomobil. Modern ve diğer Peugeot modellerinde olduğu gibi tuhaf çizgiler içermiyor. Gayet sade ama şık bir tasarıma sahip. Krom çıtalar, ızgara, çekik ön farlar, 18 inçlik jantlar 5008’in şık bir pardesü giymiş bir beyefendi gibi görünmesini sağlıyor. Aklı başında, aşırı değil, abartılı hiç değil, kendi içinde gösterişli ve ince detaylar sayesinde şık... Özellikle arka farların tasarımı otomobile karizmatik bir hava katıyor. En güzel Peugeot modeli desem herhalde abartmış olmam.

Kabinde de aynı şık özellikler mevcut. Yatay ön konsol ergonomik açıdan çok başarılıyken, head up display ve panoromik cam tavan kabinin çok şık görünmesini sağlıyorlar. Bunda tabii ki açık renkli, kirlenmeye son derece müsait olan deri koltukların da payı büyük. Arka koltuklarda, kafalıkların arkasına monte edilmiş ekranlardan DVD izleyebilir, cam tavan sayesinde yıldızların eşlik ettiği kabine farklı tatlar ekleyebilirsiniz. Üstelik arka koltukların ayarları ve katlanma özellikleri de çok kolay.

Bagaj kısmına göz attığınızda gizli duran üçüncü sıra koltukları görüyorsunuz. Bu sırada oturmak pek rahat değil açıkçası. Çünkü diz mesafesi biraz kısıtlı ama bunun önüne ikinci sıra koltukları iyice öne çekerek geçebilirsiniz.

5008’e güç veren 1.6 lt’lik dizel motor bugüne kadar o kadar çok başka otomobillerde kullanıldı ki artık çok alıştım. Evet, ekonomik olduğunu söylemem gerek, yakıtı adeta kokluyor, en dikkatsiz kullanımda bile 7.5 lt/100 km ortalama değer elde ediyorsunuz. Maksimum olarak 200 km/s çıkabilen 5008, bu hıza kolaylıkla ulaşıyor ama bu otomobilde neden böyle bir hıza çıkmak istersiniz orasını bilemem...


Buraya kadar herşey gayet güzel ancak iş vites atmaya gelince 5008 en zayıf olduğu noktayı gösteriyor. 6 ileri oranlı otomatik şanzımanı direksiyonun arkasındaki pedallarla da kullanabiliyorsunuz. Kulakçıklar his olarak kaliteli hissettiriyor, keşke vites geçişleri de bu kadar kaliteli olsaydı. Pedala bastığınız anda başınızın öne doğru eğildiğini görüyorsunuz. Tıpkı uzakdoğuluların birbirlerini gördükleri zaman yaptıkları gibi. Üstelik her vites değişiminde bunu olması can sıkıyor. Tabii ki ayağınızı gazdan çektiğiniz taktirde bu gerçekleşmiyor ama burada da ayağınızı her gazdan çektiğinizde vitesin geçmediğini de belirtmek gerek. Yani kısacası sağ ayağınızla şanzımanın anlaşması gerek ve bunun için bir mesai harcamalısınız. Yoksa benim gibi sinir olup çıkıyorsunuz. O kadar ki bu otomobili almak isteyenlere anlatırken bu özelliğinden bahsetmeden yapamıyorum.

‘ Eh hadi bakalım şu 5008’e.’
‘Gel çıkalım bir tur atalım. Bence çok beğeneceksin.’
‘Evet güzelmiş gerçekten, özellikle de kabini. Biraz fazla büyük ama bize göre.’
Çıktık, tur üstüne tur attık, arkadaşım genel olarak çok beğendi beğenmesine ama şu şanzıman meselesine çok takıldı. Hatta o kadar takıldı ki, 5008 almaktan vazgeçti diyebilirim.

Aslında bana göre üzerinde çok durulmaması gereken bir konu ama işte kendinize otomobil almaya karar vermeye çalışırken böyle şeyler önem kazanabiliyor.

Her neyse, almak isteyen kişinin genel kanısı sürüşünün çok iyi olduğu, çok konforlu olduğu şeklindeydi. Ama bir türlü yıldızları barışmadı 5008’le...


Sürüş pozisyonunun bir otomobilden farkı yok, 308 gibi diyebilirim. Sadece biraz daha yüksek, ön görüş şaşırtıcı şekilde iyi. Sürücü koltuğu ve direksiyonun geniş ayarları sayesinde istediğiniz sürüş pozisyonunu kolayca elde edebiliyorsunuz. ‘Head up display’ çok işe yarıyor ama o küçücük ekran için konsolda yer alan tam 5 adet düğmenin biraz fazla olduğunu düşünüyorum. Hem düğme kalabalığı yapıyor hem de kullanımı zor.

Yol tutuş da tıpkı sürüş pozsiyonu gibi otomobillerle benzerlik gösteriyor. Tabii zorladığınızda ağırlığını hissettiriyor ama çok stabil. Çizgisinden çıkmak istemiyor, siz istediğinizde de önden kaymayla buna başlıyor. Sürücü özellikle istemediğinde bu otomobille kaymak ya da tehlikeli durumlara düşmek kolay değil. Bu bir MPV için olumlu bir özellik. Süspansiyonlar konfor için ayarlanmış ama yol tutuş da ihmal edilmemiş, Peugeot neden bu karakterli yol tutuşu 207 RC gibi iddialı otomobillerinde yapamıyor diye düşünüyorum şu anda.

7 kişilik, konforlu, kaliteli, ekonomik ve güzel bir MPV isteyenlerin kesinlikle düşünmesi gereken bir alternatif 5008. 1.6 lt’lik turbo motoruyla daha da keyifli bir sürüş sunacaktır. Şanzımanla anlaşabilirseniz selam vermeden kullanabilirsiniz üstelik.

Son yıllarda kullandığım ve aklımda kalan yegane Peugeot modellerinden biri diyebilirim. Etkileyici, güzel ve yenilikçi... Tıpkı efsanevi Peugeot modellerinde olduğu gibi...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder